6 Şubat 2018 Salı

Oscars 2018 #1: Lady Bird

Herkese selamlar olsun. Bloga ara vereceğimi söylemiştim, umduğum kadar uzun ara verememiş olsam da kısmen yenilenerek geri döndüm. Hem de yeni bir yazı dizisi yazma kararı aldım.
Bu sene 4 Mart'ta yapılacak olan 90. Akademi Ödülleri'nin ,yani namı değer "Oscars", adaylıkları açıklanmıştı geçtiğimiz günlerde. Ben de adaylığı olan beş adet filmden oluşan bir liste hazırladım. Ve sizle bu filmlerle ilgili düşüncelerimi paylaşmaya karar verdim.

 Zaten aralarından bir iki tanesini adaylıklar açıklanmadan önce izlemişim... Bugün de bana harika vakit geçirten, tam beş adaylığı bulunan ( En iyi kadın oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi film, en iyi yardımcı kadın oyuncu, en iyi özgün senaryo.) Lady Bird'i izledim. Ardından da hemen yazmaya koyuldum. Aşağıya da listemi bırakıyorum, belki aranızdan izlemek isteyenler olur da, işiniz düştüğünde bana film sormak yerine açıp bloga bakarsınız...





Lady Bird:


Film temelde, 17 yaşındaki bir kız ile annesinin arasındaki ilişkiyi işliyor. Daha ilk saniyelerinden, annesiyle aralarında sıks sık yaşanan tartışma sahnelerinden bunu anlayabiliyorsunuz. Çok tatlı, çok sıcak bir film olmuş. Bir oturuşta bitiyor ve hiç sıkmıyor insanı.

Sizi drama da boğmuyor. Lakin ben birkaç sahnesinde hüngür hüngür ağladım. Belki de "Lady Bird" hanımefendinin bazı özelliklerinde kendimi bulduğum için duygulandım,bilmiyorum. Ama böyle canınız gençlik filmi izlemek istiyorsa, hiç düşünmeden açabilirsiniz Lady Bird'i. Türkçe adı da "Uğur Böceği".

Her zaman oyunculukla ilgili birkaç çift laf söylerdim film eleştirilerimde lakin bu filmde öyle bahsi geçecek bir oyunculuk göremedim. Yani kötülemiyorum ama Oscarlık performans da yoktu bence. Zaten baş role hayat veren Saorise Ronan gerçek hayatta da aynı görünüyor. Bakışlarında aynı cinlik barınıyor en azından.
Diğer oyuncularda da öyle büyük bir çaba yoktu. Sanırım filmin doğasından kaynaklanıyor, bilmiyorum. Zaten kadro Saorise hanım dışında pek tanıdık da değildi bana.

Lady Bird aynı hayat gibi bir filmdi. Tam 17-18 yaş filmi olmuş. Aşkı denemeler, bulunduğun yeri terk etme arzusu, bencillik, bazen delicesine mutlu, bazen delicesine öfkeli ya da üzgün olmak, hatalar yapmak... Her detay ince ince işlenmiş. Bu nedenle filmin senaryosunu yazıp aynı zamanda da yönetmenliğini yapan Greta Gewing'i alnından öpmek istedim. Lady Bird ile mükemmel bir karakter yaratmış.

Bir de Lady Bird hanımın giyim tarzına bayıldım. Saçlarının renginden tutun taktığı takılara kadar harikaydı. Balo elbisesi bile tam bir çingene rengi olsa da gözüme güzel göründü ve bunun sebebini anlayamadım... 

Biraz daha derine inmek gerekirse, filmde tek sevmediğim karakter oldu, o da Kyle. İlk önceleri kitap okuyan, sigara içen entelektüel biri gibi gözükse de sonradan içinden amele biri çıktı, şaştım kaldım. Oysaki (spoiler) tam da gerçek aşkı buldu sanmıştım kızımız. İlk sevgilisi bile (spoiler) gey olmasına rağmen daha iyiydi.

Karakterler bir yana filmin son sahneleri de bence geçiştirilmiş gibiydi. Lady Bird'in New York macerası ve artık kendi adı olan Christine'i kullanmaya başlaması bence daha uzun işlenebilirdi. Öyle son on beş dakikayla ben pek tat alamadım bu işten.

Benim düşüncelerimi okuduğunuza göre, siz de kendi düşüncelerinizi bana yazabilirsiniz. Bence Saorise Ronan, hele ki böylesine güçlü rakipleri varken, bu sene Oscar'ı göremez. Lakin benim kanaatimce Greta Gewing ödülü alabilir. 

Fragman:

Uğur böceği kadar tatlı bir hafta geçirmek dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder