Az önce internette bir şey okudum. Aslında İskender Pala'nın kitabında geçen kısa bir bölümmüş. Çok hoşuma gitti. "Aşk" kelimesinin sözlük anlamı "sarmaşık" demekmiş. Bir kere tohumunu attınız mı, parsel parsel etrafı saran, ağ gibi yayılan bir bitki... Sarıldığı yeri işgal etmeyi seven, sarıldığı ağacı kurutup yok eden bir bitki... Çok manidar, çok hoş.
Kendimi bildim bileli, daha çok ergenlikte rastlaştığım bir soru var. Konuları içselleştirmeyi seven, duygusal olaylara kendini fazla kaptıran insanların genelde etrafına yönelterek bir çıkarımda bulunmayı sevdikleri bir soru bu. Aşka inanıyor musun?
Bir şeye inanabilmek için, o şeyin ne olduğunu kavrayabilmek lazım.
Bu cümleden yola çıkarak bir soru daha soruyoruz öyleyse. Aşk nedir? Sözlük anlamı şu: Bir kimseye ya da bir şeye karşı duyulan aşırı sevgi ve bağlılık duygusu.
Katılmıyorum. Çünkü sevgi ve aşkın farklı iki duygu olduğunu düşünüyorum.
Çok biliyormuş gibi, her şeyi tane tane yazıp açıklamayı pek sevmiyorum. Lakin bu bir düşünce yazısı olduğundan size yukarıdaki paragrafın son cümlesini açıklayacağım. Evet BENCE, farklı duygular. Biri diğerinin, üst modeli, daha şiddetli veya daha çok hali değil.
Sevgi, her şeye karşı hissedilebilecek bir nevi şefkat duygusu bana göre. O yüzden "anne sevgisi" diyoruz da "anne aşkı" demiyoruz mesela. Annemizi de aşırı seviyoruz oysaki değil mi? Ya da "Ben bu yemeği çoook seviyorum yaaaa!" diyoruz da "Yemeğe aşık oldum." demiyoruz. (Diyebilirsiniz de tabii, her türlü tercihe saygımız var.)
Ana hatlarıyla sevginin gözümde ne olduğunu anladıysak aşk'a geçiyorum.
Aşk... Bence bir çekim kuvvetidir. Bizi bu Dünya'ya bağlayan yer çekimi kadar güçlü bir çekimden bahsediyorum. Evet, sevdiğin şeyi de istersin. Fakat bence "aşk" kelimesi ile aynı cümlede kullanacağımız "istek" bambaşkadır. Bu biraz da başkasıyla paylaşamamadır. İnsan, yeri geliyor annesini bile kendinden sonra doğmuş ecüş bücüş bir varlıkla, halk arasında bu varlığa kardeş diyoruz, paylaşmak zorunda kalıyor. Aynı sevgi türüyle aynı varlığı seviyorsunuz. Ya da mesela, sizin yediğiniz yemeğin aynısını yedi diye yan masadaki kadına saldırmak istemiyorsunuz. En sevdiğiniz müzeyi başkaları da ziyaret etti diye o ziyaretçilere kin tutmuyorsunuz.
Aşk; tutkudur, kıskançlıktır, bağlanmaktır. Biraz kirli oyundur. O yanınızda olsun diye her kartı oynayabilmektir. Hani derler ya "Aşkta gurur olmaz", he işte biraz da gurursuzluk halidir.
Sevgi bitmez, aşk bitebilir. Çünkü aşk daha çok fedakarlık isteyen bir duygudur. Zamanı gelince gurur kapıyı çalar ve fedakarlıklarınız ona dokunur. Pişman olursunuz, aşk biter. Sevgi saftır, bitmez.
Çok ama çok sevdiğim bir filmde bir sahne vardı. Kız ağlayarak oğlana sarılıp kulağına çok güzel bir cümle fısıldıyordu. "Seni seviyorum Dexter ama artık senden hoşlanmıyorum.". Bu cümleyi biraz düşünün, demek istediğimi anlayacaksınız.
Aşk salaklıktır. Özür dilerim ama böyledir. Bir insan eğer bir başkasını, kendini sevdiğinden daha çok sevme noktasındaysa; salaktır. Çünkü oturup düşünülmesi gereken bir şey daha vardır ki, bu da hayatı kimin için yaşadığımız... Cevap eğer "kendim için" değilse de cevap esnasında malum insan akla geliyorsa, TEBRİK EDERİM, katkısız aptalsınız (aşıksınız).
Şimdi en baştaki sorumuza dönelim: Aşka inanıyor muyum? E uzun uzun paragraflar yazacak kadar betimleyebiliyorsam, ki daha fiziki açıdan bizi nasıl etkilediğinden bahsetmedim bile, tabii inanıyorum. Yaşadım mı? Şahsi fikrime göre bu aşk denilen şey, yaşarken "Heee ben kendi hayatımın içine etme potansiyeline sahibim bunun kişi yüzünden, demek ki aşığım yav." diye farkına varabileceğimiz bir şey değil. Her aşk, yaşandığı esnada saf bir sevgi illüzyonu yaratır. Hatta arkadaşlar uyarır "Oğlum manyak mısın, neden böyle şeyler yapıyorsun?" filan diye. İmkansızlılar göze görünmez, her şey mümkün sayılır. Biraz da bu yüzden manyağızdır aşıkken.
Tüm salaklıklar, gözü kara hareketler bir kenara, aşkın aşırı eğlenceli bir duygu olduğunu da belirteyim.
Öte yandan ben kimim ki fikrimi beyan ediyorum? Naçizane yazdık işte. Bundan birkaç ay sonra fikrim değişebilir. Ölene dek böyle düşünebilirim de.
Çok saçmalamış olabilirim ya. Bu yazı için tereddütlü bir şekilde basacağım yayınla butonuna sanırım.
Neyse, kısmet.
Bazı şeyleri daha iyi anlayabilmemiz dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder