24 Şubat 2018 Cumartesi

Oscars 2018 #3: Blade Runner 2049

  İzleyen herkesin beğendiği, lakin benim izlerken beğenmek için çırpınsam da güzel bulamadığım bir filmle karşı karşıyayız. İnşallah sorun bendedir de, kötü Ryan Gosling filmi diye bir şey dünya üzerinde yoktur?????
  İlk filmde de Harrison Ford oynuyormuş diye bu filmin son yarım saatine sıkıştırılmış kendisi. Yani şu yana koyduğum afişte Ryan Gosling'in yanında kocaman resmi olduğuna bakmayın diye söylüyorum. Film boyunca ha çıktı ha çıkacak diye bekliyorsunuz. Adam sonlarda çıkıyor.
  Diğer bir az rolü olan da Jared Leto. Onun da afişte fotoğrafı olduğuna bakmayın. On dakika filan oynamış. O sahneler de üst düzey sıkıcıydı, manasızdı ayrıca gereksizdi.
  Tam bir Ryan Gosling şovu olmuş. Bundan şikayet ettiğimden değil elbette. Lakin sıkıldım arkadaş. Bir de uzaktıkca uzatmışlar. Üç saatlik bir çöp. Aksiyon sahnesi bekliyorsunuz. Ondan da beklediğinizi alamıyorsunuz.

  İçimde biriken kötü sözleri döktüğüme göre, filmin konusuna gelebilirim.

 Devam filmi, yukarıda da söyledim bunu. İlk filmi otuz sene öncesine ait olduğundan izleme şerefine
henüz nail olamadım. Duydum ki bu dandik devam filminden on kat daha iyiymiş. Yakında izleyip bu
yazıya eklerim düşüncelerimi bellllki.
  Film gelecekte geçiyor. ( Hadi canım ya, cidden mi!) Ryan Gosling'in hayat verdiği yeni nesil robot polisimiz "K" her şeyi alt üst edecek bir keşifte bulunuyor. Bir bakıyor ki robotlar da çocuk yapabiliyor! Sonra da yıllar önce doğan o çocuğu, büyük bir kaosu önleyebilmek için  bulup öldürme emri alıyor. Blade Runner 2049 da bu olay etrafında dönüyor da dönüyor.

  Felsefi açıdan bakılması gerektiğini söyleyenler de olmuş internette. Şöyle bir düşündüm de, öyle bir açı yok. Şu devirde her dandik filme, felsefe kıyafetini giydirip süslüyorlar zaten. Eğer bir bilim kurguda felsefe aranacaksa Ghost in the Shell izlenmeli, Arrival izlenmeli, çok klişe olacak ama Matrix izlenmeli. Üç saat boyunca izleyici beklentiye sokup en sonunda da baygın baygın son bulan bir film ise kesinlikle izlenmemeli.

  Şimdi diyeceksiniz ki, bu kadar gömdün, hiç mi beğendiğin bir yanı olmadı? Oldu. Filmin kadın
oyuncuları mükemmeldi mesela. Ana de Armas güzelliğiyle iyi bir renk katmış, bizim polis K'nın biricik hologram sevgilisine hayat verirken. Robin Wright, ki kendisi zaten salt efsane, da K'nın komutanı olan Joshi'ye hayat verirken döktürmüş. Adını ilk kez bu filmde duyduğum Sylvia Hoeks'in kötü kadın robot Luv karakterine de değinmeden geçemeyeceğim, güzel çalışılmış, güzel canlandırılmış.
Tüm bunlar bir yana filmin efektlerine bayıldım. Bana biraz Kong Skull Island'ı anımsattı fakat olsun. Zaten "En İyi Görsel Efekt" dalında Oscar almak için kapışan filmlerden ikisi Kong ve Blade Runner. Fikrimi beyan etmek gerekirse ödülü kapan Blade Runner 2049 olur. Çünkü İngilizlerin Oscar'ı diye anılan Bafta'da aldı bu ödülü.

  Film'in doldurma sahnelerini atarsak yaklaşık on dakika sürmesinden dolayı, bana fragmanda vaat ettiği aksiyonu ya da derin anlamı verememesinden dolayı, sonunda şaşırtmaya çalışıp bunu da becerememesinden dolayı, Blade Runner 2049'u beğenemedim. Bu nedenle de kısa bir yazı yazmış bulundum.
Fragman: 


  Öte yandan Oscars 2018 listemdeki birkaç filmi daha izledim. Şimdilik Oscar mücadelesinde en çok desteklediğim filmin Three Bilboards, Ebbing Missouri olduğunu söylemeliyim.
  Sıradaki yazı ne zaman gelir bilmiyorum. Sizi seviyorum.

Hayatımızın tüm üç saatlerinin dolu dolu geçmesi dileğiyle...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder