29 Ağustos 2019 Perşembe

Eşek Gibi

Öylece oturuyordu. Yazarken arada soluklanması gerekirse diye cam kenarına yerleştirdiği çalışma masasına çekmişti sandalyesini, öylece oturuyordu. Ağustos sıcağında insanların kalplerinin nasıl böylesine soğuk ve katı kalabildiğini düşündü. Kalpleri sert insanlara bir çeşit hiciv yazısı kaleme almak istedi. Ayağa kalktı. Geri oturdu. Kararsızlık içindeydi. Hiçbir satırın kalp yumuşatamayacağını bildiğinden belki de, kendini yormak istemiyordu. Kendini el üstünde tutmak, pamuklara sarmak istiyordu. Gitgide daha da kırılganlaşan bir ev eşyasına benzediğini düşünüyordu son zamanlarda çünkü. Evde bir köşede duran, herkesin kırılır diye uzak durduğu ama er ya da geç bir misafir çocuğuna kurban giden bir vazo... belki de kırılınca tüm uğursuzlukları beraberinde getiren bir ayna... kim bilir? 
Yeniden ayağa kalktı. Artık kararını vermişti. Rafına yöneldi. En alttan çiçekli defterini aldı. Defteri masaya bıraktıktan sonra da camdan kafasını çıkarıp biraz soluklandı. Artık yazabilirdi. 



Sevgili Günlük,
  Kendi kendimle tartışmaya alıştığımdan olsa gerek pek kalem tutmadı elim son zamanlarda. Klavye başında on parmak "metalik" yazılarla avuttum kendimi. İnsanın mürekkep lekesiyle oluşturduğu paragraflarla, iki tuşa basarak aktarmaya çalıştığı his bir olur mu hiç?
  Hisler... Şu sıralar omzumdaki yüklerden başka hiçbir şey değiller bana. Üstelik gün geçtikçe yeni bir gerçekle daha da ağırlaşıyorlar. Ben bir eşeğim, onlar ise acımasız sahip. Taşır, taşıyamaz; sorgulamadan ellerine ne geçerse bana yüklüyorlar. Düşünmüyorlar.
  Bugünkü yük... işte bu farklıydı sevgili günlük. Bacaklarım gücünü kaybedip orta yerinden kırıldı sanki. Düştüm. Keşke bacaklarımın eğildiğiyle kalsaydı. Başım da eğildi bugün.
  Hani, bazı şeylerin gerçeğini bilirsin de işine gelmediği için kendini kandırırsın ya... Etrafındakiler seni uyarır da sen yine kendi bildiğini okursun. Kötü giden her şeyin düzeleceğine inanırsın. Bugün öğrendiğim bir şeyle dünyam başıma yıkıldı. İnandığım her şeyi kaybettim sanki.
 "Kendini kandırmak" hep konuşulan basit bir kalıptır. Hiç başıma gelmemişti. Meğer ben hiç kendimi kandırmamışım, benim dilsiz yoldaşım. Ne olursa olsun kulağıma gerçekleri fısıldamış iç sesim. Ama konuşan iki kişi var orada. Biri hep çirkin gerçekleri fısıldıyor. (tüm gerçekler çirkin olmak zorunda mıdır?) Öteki hep çirkinliklere makyaj yapıyor. 

  Ben gerçekten kırıldığında sessizleşiyorum. Yanlış anlaşılmasın. Dilim susuyor da, aklım susmuyor elbet. 
   İnsanlar değişir mi? Peki ya duygular? Mesela birine bir ayda aşık olup, üç günde nefret edebilir misiniz? Bu sorular benim makyaj malzemelerim işte. Bozuk plak gibi hiç es vermeden bunları soruyorum kendime. Duygular.değişebilir.mi? Birine.aşık.olma.süresi.ne.kadardır? Yapılan.bu.büyük.hatayı.affedebilir.miyim? Ya.da.zaten.kimse.benden.af.dilemiyor.mu?
  Belki de bensizlik onlara ödüldür. Kızgınlığımı değerli bir mücevher gibi takınır, üstüne bir gülümseme eklerler. Oh çekerler arkamdan. Rahat bir nefes. "Kurtulduk.


 Şimdi sana soruyorum. Biliyorum ki cevap veremeyeceksin. Yine de soruyorum: Ne yapacağım ben? Arkamdan iş çevrilmiş gibi hissediyorum ve artık ,zaten söylemiştim, çok ağır geliyor. Her şey düzeldi, derken bu öğrendiğim şeyi kaldırmayı nasıl beceririm? Yerlere serilmek de istemiyorum artık.
 Kelebek olmak istiyorum ben. Hafif, özgür, mutlu... Belki bir gün yaşayacak ama dolu dolu yaşayacak. Kendimi rüzgara kaptırmak istiyorum. Hesap yapmak istemiyorum. Sadece kanat çırpmak olsun. Nereye varacağım önemli değil...
  Tırtılın kelebeğe dönüştüğünü gördük de, eşeğin dönüşmesi pek bir imkansız. Eşek aynı güzergahta sabah-akşam çalışan bir işçi sonuçta. Hayal kurması bile yasaklanmış köle.
  O köle düşünecek. Kalpteki buzları eritebiliyor mu, hala kendi kalbinde de buna yetecek kadar sıcak var mı, düşünecek. Hesap yapacak. Kırgınlıklarını kendi kendine tamir edebilir mi, yeniden, deneyecek.
  Doğru zamanı kollayacak.

  Bu kadar işte. Yanlış coğrafyada, yanlış değerlerle, yanlış bir varlıkta beden bulmuş; küçücük kelebeğin ruhunu, kocaman eşek bedenine sığdıramayan bir salak.

 Bana şans dile sevgili günlük. İnsanları bir kez daha af edebilmem için, gönlümün bu kadar genişleyebilmesi için. Şans dile."


Kalemi bıraktı, defteri kapattı. İçinden "Devam edecek..." dedi. "Bu hikaye böyle bitmeyecek." 


Bedensel olarak değil, ruhumuzla uçabilmek dileğiyle...

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder