20 Ağustos 2017 Pazar

Sana ne? Bana ne?

Hava o kadar sıcak ve bunaltıcı ki, yaz mevsimini kendime hatırlatmadan geçirdiğim tek bir dakika geçmiyor. Neyseki Sezen var, şarkıları var, blog var, klavye var da öyle her şeyi pek dert etmiyorum. Mutluyum. Odamdaki güzel köşeme çekildim. Hava sıcak ama onun dışında her şey tam. Ben de tamım.

Şu sıralar aşırı iğrendiğim bir durum var aslında. Bence masaya yatırılıp tartışılması gerekiyor.  Böyle cidden tartışılması gerekiyor ama öyle böyle değil.

Bugün İnsta-story dediğimiz, hayatımıza henüz eklenmiş çakma Snapchat’te rezalet bir şey gördüm. Eski okuldan, benden sadedce  bir yaş küçük kız paylaşmış bunu. Nasıl anlatayım bilmiyorum.  



Arkadaşıyla kesinlikle durumla alakası olmayan biriyle dalga geçiyorlar hikaye boyunca. Dalga geçtikleri kadın da belli ki en mutlu günlerinden birini yaşıyor. Videonun arka kısmında mavi bir tuvalet giymiş, sanırım kendi nişan töreninde.
Sizi bilmem ama ben izlediğim bu şeyden aşırı rahatsız oldum. O kadın olsam, kendinden yaşlarca küçük iki ergenin benim kıyafetimle hatta belki başımı örtüş tarzımla dalga geçtiği o videoyu izlesem yalnızca ağlardım sanırım. Düşünsenize en özel günde, en güzel olduğunuzu düşündüğünüz o anda, arkanızdan neler neler diyorlar artı bir de bunu sosyal medyada paylaşıyorlar…

Ne ara bu kadar kabalaştık biz?

Ya da bu sorudan ötesi bu bir kabalık mı? Çünkü ben eminim ki bu “story’yi” profilinde paylaşan
kıza hiçbir arkadaşı yaptığının yanlış olduğunu söylemedi. Keşke ben söyleseydim diyorum şimdi. Yalnızca  böylesine kalbini kirletmiş insanlarla aynı platformu paylaşmak istemediğimden anında takipten çıkardım kızı.
Keşke, önce kısa bir yazıyla yaptığı şeyin iğrenç olduğunu ona açıklasaydım.

Alkış mı bekliyordu acaba? Kameraya o aşırı komik espirilerini yaparken, sanki dünyadaki açlığa bir çözüm bulmuş gibi gururla gülümsüyordu çünkü. Yok yok, kesin bir alkış bir taktir bir şey bekliyordu. KESİN!

Ama benden koca bir “SANA NE?” alacak. Çünkü cidden ona ne, sana ne, bana ne? Kimi ilgilendirir
o kadının nişanında ya da düğününde ya da bakkala giderken ne giydiği? Kimi ilgilendirir benim kazandığım üniversite? Kimi ilgilendirir komşumun kıldığı namazlar, ablamın içtiği sigaralar? Kime ne yani?
Çok güzel bir söz var: “Her koyun kendi bacağından asılır.” Bence bu sözü ilke edinmeliyiz. Hepimiz sokakta önümüzde geçen o bonus kafalı çocuğa bön bön bakıyoruz mesela. O çocukta bizim giydiğimiz kırmızı ayakkabıları yadırgıyor. Olmamalı, yapmamalı böyle.

Ben ki öğüt verecek son insanım. Lakin kendimiz için başkalarını boş vermeyi öğrenmemiz gerek. Her insana kulp takarak ömür bitmez be kardeşim! Onun takısı, bunun rakısı… Törpü olur, törpüler bizi vallahi.
Ben ki İnş. Müh. Prof. Dr. Hanım olarak toplumun kanayan yarasını iyileştirdim sanıyorum. Artık sabahları güneş daha güzel açacak, bütün dünya buna inanacak, hayat bayram olacak, insanla… Tamam, tamam sustum.

Başkalarına gülenlerin hayat tarafından yapılmış koca koca şakalarla karşılaşıp somurtması dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder