18 Şubat 2016 Perşembe

Neden Konuşmuyoruz?

Geçen sene dil anlatım dersleri benim için tam bir işkenceydi. Zaten senelerdir bize anlatılan konuları tekrar tekrar dinlemek o kadar sıkıcı geliyordu ki derste yavaşça kapanan gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Yalnızca benim için değil, tüm sınıf için durum böyleydi. Hiç unutmam bir keresinde sınıfın yarısı toplanıp derse girmemiş, artık bahçede yer almayan çardakta oturup vakit öldürmüştük.

Bu sene ise dil anlatım adeta merakla beklediğim ders olup çıktı. Her hafta Perşembe günü son iki ders “Acaba bu sefer ne üzerine tartışacağız?” diye kendi kendime sormadan edemiyorum. Sanırım derslerden keyif bile alıyorum.

Bu hafta “Neden konuşmuyoruz?” diye sordu öğretmen sınıfa. Her zaman yaptığım gibi pür dikkat “konuşabilen” arkadaşlarımın fikirlerini dinledim. Belki ilgimi çeken bir şeyler söylerler diye bekledim.
Pekala, hepsi güzel şeyler söyledi. Biri “Okumuyoruz.” diye diretti. Diğeri eğitim sistemiyle ilgili bir şeyler söyledi. Açıkçası onları çok dikkatli dinlememe rağmen hangisi ne dedi pek hatırlayamıyorum şu an. Hatırladığım şey, içimden kendimce bu konu üzerine yaptığım yorumlar…
 Ben hayatım boyunca, konuşma konusunda biraz eksik oldum ne yazık ki… Bu yüzden kendi düşüncelerimi parmak kaldırıp sınıf ortamında söylemektense, zaten caaanım arkadaşlarımın merakla takip ettiği bloguma yazmak daha mantıklı geldi.

Arkadaşlarımın hepsi haklıydı. Eğitim ezberci olduğundan fikirlerimizi açıklamaya alışkın değiliz. Okuma kısmına gelirsek de, çoğu insan kitabını okumaktansa filmini izleyip zamandan tasarruf sağlamayı tercih ediyor.

Tüm bunların yanı sıra bence iki farklı etken daha var. Bu etkenler benim bugün sınıf içinde düşüncelerimi dile getirememde de etkili maalesef.

Bence bizler ne kadar okusak da ya da eğitim sistemimizi ne kadar geliştirsek de, eleştirilmekten korkan pasif insanlardanız. En azından ben öyleyim diye düşünüyorum. Gerçi bu korku eleştirildiğim konuya göre değişiyor.
Mesela ben bir konu üzerinde bir şey söylerken, çoğu dinleyenim beni o konu için değil de, görünüşüm ya da zevklerimle ilgili eleştiriyor içlerinden. Dilim sürtecek, bir yerde kekeleyeceğim veya gözlüklerim ağzıma girecek falan diye ödüm kopuyor. Bir de ben sakar biriyim. Tam konuşmamın ortasında bir sakarlık yaparım da rezil olurum diye düşünmekten ne diyeceğimi de unutuyorum.
Zaten geriliyorum. Korku filmi izlerken gerilmediğim kadar geriliyorum.

Yani ilk etken: Utangaçlık ve paranoyaklık.
İkinci etken ise: Pakete bakan insanların, düşüncenin tadına varamadan yapıştırdıkları fiyat etiketi.


İşte bu yüzden yazıyorum ben. Yazılarımı okurken dilim sürttüğü için bana gülecek bir insan yok. Yanlış bir şey yazarsam silebilirim yayınlamadan önce. Saçma cümlelerimi düzeltebilirim. Evvela yazarken, takmayı çok sevdiğim kavanoz gözlüklerimi rahatça takıp “Oh be kimse akvaryumun arkasından baktığımı düşünmüyor!” diye huzur doldurabilirim içime.

İnsanların verdiği peşin hükümlerle ilgili de uzunca bir yazı yazmak istiyor canım. Ama bugün değil. Bugün sizinle bu kadar sözcük paylaştığım yeter sanırım.

Boş konuşan insanların susması, mantık sahibi insanların harcanmaması dileğiyle…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder