Geçen sene dil anlatım dersleri benim için tam bir
işkenceydi. Zaten senelerdir bize anlatılan konuları tekrar tekrar dinlemek o
kadar sıkıcı geliyordu ki derste yavaşça kapanan gözlerimi açık tutmakta
zorlanıyordum. Yalnızca benim için değil, tüm sınıf için durum böyleydi. Hiç
unutmam bir keresinde sınıfın yarısı toplanıp derse girmemiş, artık bahçede yer
almayan çardakta oturup vakit öldürmüştük.
Bu sene ise dil anlatım adeta merakla beklediğim ders olup
çıktı. Her hafta Perşembe günü son iki ders “Acaba bu sefer ne üzerine
tartışacağız?” diye kendi kendime sormadan edemiyorum. Sanırım derslerden keyif
bile alıyorum.

Pekala, hepsi güzel şeyler söyledi. Biri “Okumuyoruz.” diye
diretti. Diğeri eğitim sistemiyle ilgili bir şeyler söyledi. Açıkçası onları
çok dikkatli dinlememe rağmen hangisi ne dedi pek hatırlayamıyorum şu an.
Hatırladığım şey, içimden kendimce bu konu üzerine yaptığım yorumlar…
Ben hayatım boyunca,
konuşma konusunda biraz eksik oldum ne yazık ki… Bu yüzden kendi düşüncelerimi
parmak kaldırıp sınıf ortamında söylemektense, zaten caaanım arkadaşlarımın
merakla takip ettiği bloguma yazmak daha mantıklı geldi.
Arkadaşlarımın hepsi haklıydı. Eğitim ezberci olduğundan
fikirlerimizi açıklamaya alışkın değiliz. Okuma kısmına gelirsek de, çoğu insan
kitabını okumaktansa filmini izleyip zamandan tasarruf sağlamayı tercih ediyor.
Tüm bunların yanı sıra bence iki farklı etken daha var. Bu
etkenler benim bugün sınıf içinde düşüncelerimi dile getirememde de etkili
maalesef.
Bence bizler ne kadar okusak da ya da eğitim sistemimizi ne
kadar geliştirsek de, eleştirilmekten korkan pasif insanlardanız. En azından
ben öyleyim diye düşünüyorum. Gerçi bu korku eleştirildiğim konuya göre
değişiyor.
Mesela ben bir konu üzerinde bir şey söylerken, çoğu
dinleyenim beni o konu için değil de, görünüşüm ya da zevklerimle ilgili
eleştiriyor içlerinden. Dilim sürtecek, bir yerde kekeleyeceğim veya
gözlüklerim ağzıma girecek falan diye ödüm kopuyor. Bir de ben sakar biriyim.
Tam konuşmamın ortasında bir sakarlık yaparım da rezil olurum diye düşünmekten
ne diyeceğimi de unutuyorum.
Zaten geriliyorum. Korku filmi izlerken gerilmediğim kadar
geriliyorum.
Yani ilk etken: Utangaçlık ve paranoyaklık.
İkinci etken ise: Pakete bakan insanların, düşüncenin tadına
varamadan yapıştırdıkları fiyat etiketi.
İşte bu yüzden yazıyorum ben. Yazılarımı okurken dilim
sürttüğü için bana gülecek bir insan yok. Yanlış bir şey yazarsam silebilirim
yayınlamadan önce. Saçma cümlelerimi düzeltebilirim. Evvela yazarken, takmayı
çok sevdiğim kavanoz gözlüklerimi rahatça takıp “Oh be kimse akvaryumun
arkasından baktığımı düşünmüyor!” diye huzur doldurabilirim içime.
İnsanların verdiği peşin hükümlerle ilgili de uzunca bir
yazı yazmak istiyor canım. Ama bugün değil. Bugün sizinle bu kadar sözcük
paylaştığım yeter sanırım.
Boş konuşan insanların susması, mantık sahibi insanların
harcanmaması dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder