1 Şubat 2016 Pazartesi

Kırk Beş

Az okunmalı fazla mütevazi bloguma, kısacık bir yazı eklemek istiyorum bugün. Aslında bugün yayımladığım ikinci yazım olacak ama dediğim gibi yazmadan duramıyorum, hastalık gibi bir şey.

Bundan bir ay önce filan Wattpad'den gelen mesajlarımı kontrol ederken arada bir mesaja rastladım. Aldığım her mesajı okumaya çalışıyorum elbette. Bu mesaj da diğer mesajlar gibi bir kaç satırlık övgüyle başlıyordu. Sonrası ise biraz istek cümlesiyle tamamlanmıştı.
Okuyucum benden ödevini yapmamı istedi. Trajikomik. "YAPACAK OLSAM KENDİ ÖDEVİMİ YAPARIM!" diye bir cevap yazacakken ödev konusu ilgimi çekti.
"Kırk beş yaşımızdaki halimize mektup yazmamızı istediler." yazmış okuyucum. Boş boş baktım ekrana. Kırk beş yaşında hayal etmeye çalıştım kendimi. Yolun yarısını bile geçmiş halimi.

 Hep isterim ama cesaret edemem upuzun saçlarıma kıymaya. Belki kırk beşime kısacık bir kahkül ve omzuma düşen sarı saçlarımla girerim. Biscolata reklamından çıkmış kocam, lüks malikanem, odalar dolusu ödül kazanmış çok satan kitaplarımla...
 Belki de var sayarım yerimde. Annemlerle oturduğum çocukluk evimde köşesinden tutarım hayatın. Mutsuz olduğum işim, sırtımda yük olan hatalarım ve kaybolmuş hayallerim yoldaşım olur.
 Belki kırk beşim en mutlu yaşım olur. Gözlerimde kaz ayaklarım, saçlarımda beyazlarım geçmişin yasını tutmak yerine geçmişin getirdiklerini kutlarım o yaşımda. Acısıyla tatlısıyla yaşadığım kırk beşinci yılım sığmaz dillere belki...
 Ya da yaşayamam, göremem kırk beşimi. Kim bilir belki ölürüm yirmi birimde, otuz üçümde.

Sevgili kırk beş model ben;
Eğer o yaşa gelebildiysen, pekala lise yıllarından kalma saçma blogunu da google'da aratabilirsin. Başına ne geldi, neler yaşadın bi'haberim ama azıcık da olsa kendimi tanıyorsam ki tanıyorum hayallerimi ucundan kenarından gerçekleştirmişimdir.
Lise arkadaşlarını görmüyorsan eğer, sana kızgınım haberin olsun. O muhteşem ortamı nasıl terk edersin anlamıyorum. Haa, eğer hepsiyle eskisi kadar yakınsan da aferin sana. Büyük bir life goals olmuş.
Kaç tane kitabın var, kitabın var mı, aslında öğrenmek istediğim en önemli sorular bunlar. Bir de aynaya bakınca gençliğinden pişmanlık duyuyor musun, onu merak ediyorum.
Annen ve baban  -ya da annemiz ve babamız diye mi sormalıyım???- nasıllar? Selam söyle 2016'dan onlara.
Bilmem farkında mısın ama kırk beş yaşında birine mektup yazmak oldukça zor. Bir sürü yaşanmışlık var aramızda değil mi? Umarım çok eğlenmişsindir. Kırk beşlik bir çıtır olduğunu zaten biliyorum ama neyse, onu da sorayım.
Hayatının aşkı hala aynı kişi mi? Çocuğun oldu mu? Artık insanlarla daha rahat konuşup, tanımadığın insanlara kendini ifade etmeyi becerebiliyor musun? Sorunları çirkefleşerek mi, sakince konuşarak mı halleden biri oldun? Dünyayı gezebildin mi? Hayranların var mı? Komşularınla aran nasıl? Bayramlarda ziyaret edebileceğin insanlar var mı? Hiç dışarıda sabahladın mı? Kör kütük sarhoş oldun mu? Ayakların yerden kesildi mi? En sevdiğin film değişti mi? Hala sabahları çorba içmeyi seviyor musun? 
Hayat nasıl da akmış gitmiş değil mi? Dile kolay yirmi sekiz yıl geçmiş bu yazıyı yazmandan. Yirmi sekiz. Neler oldu keşke bilebilsem.
Umarım yirmi sekiz yıl sonra aklına gelirim de geçmişe bir cevap yazarsın. En sevdiğin kitabın arasında sakla o mektubu on yedi yıllık lise modelin için. Biliyorum ki gülümsemeni gözlerinden akan tuzlu su ıslatıyor şu an. Eğer varsa öyle biri, seni seven insana sildir o göz yaşını.

Hayattan dilediğin her şey tam da istediğin gibi olmuştur umarım.



On yedi model Karamsarpollyana'nın okuyucuları;

Eminim ki ödevini yapmamı isteyen kıza ne cevap verdiğimi merak etmemişsinizdir. Ama söyleyeyim, ona ödevini yapmaya çalışacağımı söyledim. Yalnızca beni bu kadar derin düşünmeye ittiği için, bir teşekkür olarak yapacağım o ödevi. Yani Wattpad'den beni bulup ödev yaptırmaya çalışmayın sakın. Uyarıyorum.

Mesaj kutularınızın, güzel mesajlarla dolu olduğu yüzlerce kırk beşi içinde barındıracak bir ömür geçirmeniz dileğiyle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder