Her zaman, okunmak için değil, sadece canım istediğim için yazdığımı belirttim burada lakin bu da biraz gurur kırıcı açıkçası. Hele bu hafta boyunca yayınladığım tüm yazıları hasta yatağımdan kalkarak yazdığım düşünülürse...
Kısacık bir sitem etmek istedim. Bu site, bence, daha iyisini hak ediyor. Sizce?
Şimdi Joker'e dönebiliriz. Joker, bir çigi roman uyarlamasından fazlası. Elbette bunu izleyen herkes anlayacaktır. Zaten bu sebepten olacak ki, bu sneeki ödül sezonunu sildi süpürdü. Bunda da en iyi etken, benim kanaatimce, Joker'e hayat vermeyi geçtim, adeta Joker'e dönüşmeyi başarabilmiş, kendinden başka bir ben daha yaratıp onu Joker'e adamış olan Joaquin Phoenix...
Bu övgü dolu sözlerim elbette Heath Ledger'ın Joker'ini daha az sevdiğim anlamına gelmesin. Benim için hala bir numara Dark Knight'ta izlediğimiz o efsanevi performans. Hatta Heath yaşasaydı da ona da bu şekilde bir solo film çekilseydi ne derece iyi bir iş izlerdik diye merak etmeden duramıyorum. Eminim mükemmel olan Joker (Joaquin Phoenix'in Joker'inden bahsediyorum) filminden, daha mükemmel, sınırları aşmmış ve seyirciye büyük keyif verecek, etkileyecek bir filmle karşılaşırdık.
Fakat elbette bu mümkün değil artık. Yine de Joker, Dark Knight ile kalbimizde açılmış bu "Heath Ledger'ı solo bir Joker filminde izleyememe" yarasını iyi kapatıyor.

Saf, hayata annesini mutlu edebilmek için katlanan, komediyen olmak isteyen, hala akşamları talk show izleyen (Murray Franklin olayına sonra geleceğiz) birini buna dönüştürmeleri... Joker'deki her şey çok gerçekçiydi. Hepsi olabilir şeylerdi. Hayat işte bu kadar acımasız.
Sanırım Dc filmlerini bu kadar seviyor olmam da bundan. "GERÇEKÇİ". Tamam Justice League tam bir felaketti. Onu bir kenara koyalım ama işin içine birkaç dandik "uzaylı" saldırısından daha fazlası katılınca, gerçeklik kazanmış bir çizgi roman filmi izliyorsunuz. Christopher Nolan'ın Dark Knight üçlemesini efsaneleştiren de bu değil mi? Sığlaşmış bir toplumu ayakta tutmaya çalışan bir avuç insan ve o toplum için elden bir şey gelmeyeceğini anlayıp kaostan zevk alan kötüler... Aslında yaşadığımız dünya da, Gotham'ın bir iz düşümü. Her şey o kadar birbirini andırıyor ki bazen aklım şaşıyor. Yalnızca bizim bir Batman'imiz ve Joker'imiz eksik.

planları vardı. Arthur biraz da spontane, farkında olmadan bir "idol" haline geliyor. Özünde insanlar onu seviyor. Kitleler onu takip ediyor ve bir ayaklanmaya neden oluyor. (üzgünüm süpriz bozdum)
Şimdi yazıyı okuyanlar sürekli karşılaştırma yapıyorum diye bana kızacaklar. Fakat ikisini apayrı düşünemiyorum, her ne kadar temelde isimleri aynı olan ve sadece görüntüleri benzeyen iki farklı karaktere can vermiş olsalar da... Evet doğru, Heath'in Joker'i ve Joaquin'inki bence bambaşka.
Konuyu değiştirmek gerekirse... herkesin bayıldığı o dans sahnelerini bir nebze gereksiz buldum. Belki karakteri tanımlamak, onun naif bir katil olduğunu göstermek için gerekliydi. Yine de ne bileyim, herkes sevse de ben sevemedim işte. Bu durumu da "Her güzelin bir kusuru vardır" sözüne bağlıyorum.
Bir kusur dedim fakat bu kusur sayılır mı bilemesem de, ekleyeceğim. Thomas Wayne'nin özünde kötü biriymiş gibi aktarılmasını da hiç sevmedim :(
Murray Franklin olayı da çok iyiydi. Bizi, diğer insanları horlayarak güldüren bir komedi endüstrisi olduğu aşikar. Ben de gülüyorum onlara. Hangimiz gülmüyoruz ki! Bir linç kültürü var aldı başını gidiyor. Tiktok izleyip, oradaki insanlara gülmüyor muyuz? Yerlere yatarak gülüyoruz, dalga geçiyoruz. Ama bu güldüğümüz, o insanların kişilikleri.
Şimdi Joker'i izlerken o kadar üzülen bizler, Joker gerçek olsa, biz de Gotham halkı olsak, Murray Franklin'in programında onu gördüğümüzde, küçük düşürmeye çalışmayacak mıyız? İşte böyle iki yüzlüyüz. Ben dahil.
Joker gibi insanları, özünde biz yaratıyoruz. Arthur Fleck gerçek bir insan arkadaşlar. Yüzlercesi var dışarda. Tamam belki onun gördüğü fiziksel şiddeti göstermiyoruz fakat duygusal olan da bir şiddet. Bırakın insanlar var olsun. Kimse ahlak bekçisi veya yargı makinesi değil. Lütfen bu filmi izlerken de, bu açıdan bakarak izleyin. Bir ders çıkarın. İşte bu yüzden dedim size, yine tekrar edeceğim: Joker bir çizgi roman filminden fazlası. Joker bir metafor.
Burası da sadece bir film blogu olmadığından, sinematografiymiş, kostümmüş filan bunları yorumlamak, bu film için, çok banel geldi. Zaten tüm dünya Joker'in mükemmel olduğu kanaatinde.
Daha da uzun yazmak isterdim. Sanırım bu yeni yeni gelişen "Linç Kültürü" olayını ayrı bir yazı olarak paylaşacağım. Bundan dolayı daha da uzatmıyorum yazıyı. Joker'i izleyin. İzlettirin.
Sıradaki Oscars yazımız sonuncusu ve benim favorim "1917". İzleyebileceğiniz en iyi filmlerden. Joker kadar popüler olamadı belki fakat onunla yarışır.
Put on a happy face. Başka ne diyebilirim ki?
Fragman:
Başkalarına, özgürce ve yargılamadan, kendileri olma fırsatı verdiğimiz bir dünya dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder