Elini kapı koluna koy ve dün gece
düşüncelerinle boğuşurken yatağından çıkıp da yazmaya üşendiğin o cevher
değerindeki cümleyi düşün. Ne demek istemiştin? Derin bir kuyuya düşer gibi
düştüğün bu ruh halinin tüm açıklamasını barındıran bir cümleydi o. Sen de
düşünür düşünmez uyuyakaldın zaten. Oysa neler neler daha yazardın üzerine,
yazık oldu!
Elini
kapı koluna koy ve sana dünyanın en güzel bahçesini andıran o kokuyu düşün. Gözleri
kapat, sadece o kokuya odaklan. Gülümse. Sen büyük bir şehrin trafiğine
tıkılmışken, öndeki araba kornaya asılırken, yanındaki adam oflarken işine
yarayacak çünkü!
Elini kapı koluna koy ve
beklentilerinin altında kalan tecrübelerini düşün. Bi hevesle internetten aldığın
çantanın dandik çıkması gibi şeyleri… Buluşmaya tam vaktinde gidip
bekletildiğin günleri… Kimsenin kutlamadığı doğum günlerini... İyi olduğunu
sandığın insanları… En çok da sonuncuyu!
Elini kapı koluna koy ve bundan beş yıl sonrasını düşün. Neler
istiyorsun? Umudun var mı? Bu soruları sor kendine. Dürüst ol. Bugüne de dön bir
bak. Umutlarını düşündüğün kadar korkularını da belirle. Hatta sarıl
korkularına. Ne olur ne olmaz, belki ileride kurtarıcın olur!
Elini kapı koluna koy ve bugün izlediğin kedi videosunu düşün. Hani arkadaşın da şöyle sana doğru yaklaşır da beraber gülersiniz ya videoya. “Yaaaa ne kadar minnoş.” dersiniz. Veya kedi videosundan ziyade bebek videolarına da hakkını verin. Babasını annesinden kıskanan küçük kızın videosu mesela… Her denk geldiğinde başa sarıp sarıp izliyorsun o videoyu. Ne tatlılar di mi!
Elini kapı koluna koy ve yaşadıklarını hak etmeyenleri düşün. Adaletsiz dünya! Gördüğün o kötü insanların, tam da senin istediğin gibi olan ilişkilerini; iyi insanların da tökezleyerek yürümeye çalışmalarını… Kıskançlık duymadan bir değerlendirme yapma vakti. Yavaştan karar vermeye başla. Yavaştan!
Elini kapı koluna koy ve yarın sabah
güneşin doğuşunu izleyeceğin yeri düşün. Belki de uyuyor olacaksın,
kaçıracaksın. Yine de düşün. Gökyüzünün kızıl-sarı halini gözlerinin önüne
getir. Her gün, son gün olabilir. Bu gerçek ne kadar acı!
Elini kapı koluna koy ve sessizlikte aklına
gelen ilk şarkıyı düşün. Tarkan- Kuzu Kuzu olabilir, Ümit Besen- Nikah Masası
olabilir, Pera olabilir, Beyonce olabilir, Ajdar bile olabilir. Ne olursa olsun
söyle o şarkıyı. Ardından seni geren ortamlarda döndür zihninden. Mükemmel bir
boş verme tavsiyesidir bu!
Eline kapı koluna koy ve kendine itiraf edemediklerini düşün. Doğrusunu bildiğimiz yalanları en çok kendimize söylüyoruz. Ayna varsa yakında, kendi gözlerinin içine bakmalısın bence. Sanıyorum ki doğrularını engelleyen kalbini susturmanın en iyi yolu bu!
Elini kapı koluna koy ve annesini kovalayan küçük çocuğu düşün. Ne kadar hızlı koşarsa koşsun, adımlarını elinden geldiğince büyük atsın; annesine bir türlü yetişemiyor. Bazı olaylara böyle yaklaş işte. Olmayınca olmuyor!
Elini kapı koluna
koy ve artık kararını ver. Elinde avucunda olanlar belli. Mal varlığın,
maneviyatın, ümitlerin, pişmanlıkların sırtında. Odanın köşesinde yalnız
oturmak insana neler düşündürüyormuş. Bir olmak… Bana hep anlamlı gelen bir kalıp.
Aynı anda hem yalnızlığı hem de bir bütüne ait olmayı çağrıştırıyor insana. Ayrıca
bir olmak, özel olmak, benzersiz olmak da demek. Ne güzel, ne hoş!
Bir olabildiğin yerlerde ol. Değilsen çarp kapıyı çık git. Öyleysen de bir daha hiç elini o kapının koluna koyma.
Bir olduğunuz yerleri bulmanız dileğiyle…
Bir olabildiğin yerlerde ol. Değilsen çarp kapıyı çık git. Öyleysen de bir daha hiç elini o kapının koluna koyma.
Bir olduğunuz yerleri bulmanız dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder