
Başlamadan önce, ilk bölüm hakkındaki yorum yazımı okumanızı tavsiye ederim. Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Dizinin konusu vs. her şeycikler yazıyor.
Elbette ki ikinci bölüm ilk bölümden trilyon kat daha muhteşemdi. Böyle düşünmemin en büyük sebebi Ben Barnes'ı sonunda görebilmiş olmam. Adamın hastasıyız. O bakışlar filan olay. Karakteri ayrı bir olay olmuş.
Şöyle ki, Ben Barnes'ın canlandırdığı Logan zevk düşkünü, ayrıca Westworld'ün yapay bir dünya olduğunun fazlasıyla farkında. Normal, alelade bir insan oynasa Logan'ı, tiksinerek izlerdim. Ama bir insana kaka, pis, kötü, şımarık insan rolü oynamak ancak bu kadar yakışır. Vallahi cuk oturmuş. Burdan future husbandımı tebrikler ediyorum.

Logan'ın kankası bu abimiz. Lakin Logan ne kadar eğlence düşkünü, kalpsiz ise William boğucu ve vıcık vıcık şekilde tam tersi kankitosunun. Koca bir saat boyunca baydı beni iyilik düşkünü halleri. Abi adam yere düşüyor, adam dedim pardon robot demeliydim, robota yardım filan ediyor. Anlayacağınız iyilik timsali rolünde. Zaten iyilik yapayım derken robot Dolares'e de aşık oldu galiba ama bakiiciiiz :)
Hayatımıza yeni giren karakterler hakkında yorum yapmayı bir kenara itersek, kocaman bölüm kötü kadın Maeve etrafında dönüyordu. İlk bölüm sürekli Dolares'i gördüğümüzü söylemiştim hatırlarsanız bir önceki yazımda. İşte bu bölümde de sürekli Maeve vardı. Sanırsam her bir robotun başından geçenleri bölüm bölüm bize yansıtacaklar, araya bir iki aksiyon katıp ilk sezonu böyle geçiştirecekler. Yani ben öyle düşünüyorum.

Yeni bir güncelleme sayesinde robotlar rüya görme yetisine sahip oluyorlar. Maeve de rüya görüyor görmesine ama silinen belleğini yani daha önce yaşadıklarını görüyor. Böylece bozuluyor falan filan.
Adamlar da alıyor bunu tamir etmeye. Olanlar oluyor sonra. Maeve tamir sırasında pat diye uyanıyor. Bir bakıyor robotmuş...
Ya vallahi empati yapamadan edemedim o sahnelerde. Düşünsenize gece uyuyorum sanıyorsunuz, ama sizi alıyorlar bir laboratuvara mimiklerinizle oynuyorlar, gün içerisinde yapacaklarınızı filan programlıyorlar. Hafiften acaba demedim de değil.
Bölümde ilgimi çeken bir diğer şey Teddy. Çok az gördük ama galiba bu robotu salak bir şey olsun diye koymuşlar diziye. İki bölümdür bin beş yüz kere öldü garibim ya.

Yalnız bu bölümdeki en beğendiğim sahnenin baş rolündeydi. (Daha fazla spoi vermek istemediğim için yazmıyorum.) O kuulluk, o rahatlık... Ed Harris'in oyunculuğu... "Men in Black'in askerleriyiz!" dedirtiyordu insana. Bir de içimden inşallah ileride Logan'ı yanına alır diye geçirdim. İkisinin de karakterleri o kadar benziyor ki anlatamam.
İşte ikinci bölümden ana başlıklar bu şekildeydi. Daha fazla ayrıntı verirsem izlemenize gerek kalmayacakmış diye düşünüyorum. Daha da çok spoi verip beddua etmemek adına bu yazıyı burada noktalıyorum saygıdeğer blog ziyaretçileri.
Sabırsızlıkla beklediğimiz şeylerin vaktinden önce gelmesi dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder