yazımıza hoş geldiniz! Sözcükler zihnimden taşarken yazıyorum bu satırları. Hem bloga ara verdiğimden (özleştik) hem de yazacak, anlatacak çok şeyim olduğundan. E biraz da acelem var tabii.
Neden mi acelem var? Vallahi seneye bu günü üç saatte sunum hazırlamaya çalıştığım bir gün olarak hatırlayacağım da ondan! Ödevim varmış, sabah öğrendim de...
Bu son da 2021'e yakışan bir son oldu açıkçası. Tüm yıl olmayan ödevlerimi yetiştirme telaşı içinde geçti sanki. Stres doluydum anlayacağınız. Her açıdan, her gün ("neredeyse" her gün diyelim de abartı kaçmasın) bir gelişme, bir tantana... Ülke gündemi rahat bıraksa, korona salmıyor insanı, korona salsa kişisel problemler, akademik yaşantı falan filan. Beni yıldırdı 2021. Şakasız.
Hep mi kötüydü? Elbette değildi. Son iki ay acı- tatlı oranıyla bana hayatın ne kadar ikircikli olduğunu gösterdi. Madalyonun iki yüzünü de aynı anda görürken, her gecenin tabii bir sabahı olduğunu daha iyi anladım sanırım.
Eeee hayat da böyle bir işte!
Olgunlaştım. Gerçekten bak! Bence bu yıl herkes bir seviye atladı duygusal ve ruhsal olarak. Şimdi instagramda herkes bu sene içinde "gerçekten mutlu oldukları" günden fotoğraflarını paylaşıyor mesela, ben de özendim paylaşayım dedim. Belki kırk dakika telefonun galerisinde gezdim. "Gerçekten mutlu" olduğum anları paylaşmak istemediğimi fark ettim. Gerçekten ama gerçekten mutlu olduğum o an, o gün, artık hangi zaman dilimiyse, (belki de çoğul, günler ve aylardan bahsediyoruz) bana kalsın istedim. Gösterip de ne yapacağım yani, değil mi?
Bilmiyorum, böyle işte... belki anlamsız bir sancıydı lakin bazı şeyler bana özel kalsın istemeye başladım bu sene. Bu da olgunlaşmamdan kaynaklanıyor bence. Kendimle zıt düşmemek adına, hiç mi bir şey paylaşmayacağım, sorusunun cevabını da belirtmek isterim. Paylaşacağım elbette. Yalnız, yeni yıl kararı olarak, biraz daha yüzeysel anlarımı.
Bu yıldaki bir diğer güzel nokta, artık okuma listemdeki klasiklerin çoğunu dişimi sıkıp okumuş olmam. Ciltli cep kitaplarına sarıp çat çat çoğu klasiği okudum. Sizin için küçük olsa da beni bu "küçük" başarı aşırı mutlu ediyor.
Diğer yandan, 2020'den daha az film izlemişim. Bunu da normal karşıladım aslına bakarsanız. Okullar yüz yüze eğitime geçti ve ben üç okul aynı anda yürütmeye çalışan tam zamanlı bir öğrenciyim (şu an bile bu yazıyı ders molası verdiğim zaman dilimde yazdığımı göz önünde bulunduralım).
Star Wars izlemeyi de bitiremedim mesela. Son iki film kaldı. (küçük itirafım)
Başka nelerden bahsedebilirim size, aklıma gelmiyor. Blog konusunda hevesimin hala kırgın olduğunu yıl içinde de az yazı yazmamdan anlayabilirsiniz. Bu da başka bir itiraf oldu sanırım. Zamanın olmamasından ziyade, bloga yazı yazma konusunda gerçekten hevesim kırıldı.
İyileşiyorum bu konuda da. Bütün yıl bunun için uğraştım aslında. Yazmak... ondan da ziyade yazdığımı yayınlamak için, bu bir görev gibi kendimi zorladım. Geçen hafta şu dünya üzerinde en çok değer verdiğim insanlardan birine açıldım bu konuda. Bu açılmanın iyi geldiğini şimdi anlıyorum, burada yeniden içimi dökebildiğim şu anda kavrıyorum.
İnsan insana iyi geliyormuş, anlayacağınız.
Yine de temkinli adımlar atarak bu yazıyı sonlandırmakta fayda var.
Herkese sağlıklı, mutlu yıllar diliyorum. Bu sene tüm hedeflerimi gerçekleştirebilirsem seneye burada bambaşka şeylerden kutlama havasıyla konuşacağımızdan eminim.
Haydi dilek çemberi oluşturalım. İyi kalpli herkesin dilekleri kabul olsun!
22 sayısının uğurlu olduğuna olan inancım dolayısıyla; gülümseyerek, büyük beklentiler içinde yol alacağım bu sene!
Sevginin, saygının, hoşgörünün başucunuzdan ayrılmadığı bir 2022 dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder