22 Nisan 2021 Perşembe

Oscars 2021 #4: Soul

   Dördüncü Oscars köşesi konuğumuz Soul ile herkese selamlar. Yolculuğumuzun sondan önceki yazısında, izleyip de storysini atmayanı dövdüklerini düşündüğüm, muhteşem ötesi animasyon Soul'u inceleyeceğim için çok memnunum. Aslında dördüncü yazının sahibi The Trial of the Chicago 7 olacaktı ki son anda fikrimi değiştirdim. Bu fikir değişikliğinin nedeni 1. Soul'u daha çok sevmem 2. Animasyon filmlere hakim olmama rağmen bloga daha önce hiç animasyon yazmamış olmam 3. Soul'u yorumlamanın daha kolay olması. 
  Kolay çünkü yazı boyunca öveceğim filmi. Öve öve bitiremeyeceğim. En baştan da ekleyeyim. bütün aday filmleri unutun, Soul'u izleyin izlettirin. 
   Çoğu kişinin de favorisi zaten.
   Hayatının dönüm noktası olacak bir  yerde ölüm ile yaşam arasında kalan jazz sevdalısı Joe'nun hikayesini izliyoruz. Yalnız filmi tek bu cümle ile özetlemek büyük ayıp olacak. Çünkü Joe geçirdiği kaza sonrası, kendini henüz dünyaya gelmemiş "ruh" parçacıklarının bulunduğu evrende dünya hayatına gitmek istemeyen 22'yle bulacak, yaşama olgusunun tüm zorluklara rağmen güzel olduğunu 22 ile keşfedecektir. 
  Koşuşturma, müzik, inanılmaz gerçekçi grafikler, içinizi ısıtacak dialoglarıyla bu filme öylesine çok bağlanacaksınız ki bittikten sonra bir kez daha izleyip sindirmek isteyeceksiniz. 
  Üstüne bir de diğer Pixar Animasyonlarına bakınıp onları da izleyeceksiniz (tabii eğer izlemediyseniz). Şahsen çocukluğu, İnanılmaz Aile, Oyuncak Hikayesi, Kayıp Balık Nemo (sanırım benim için en özeli Nemo), Sevimli Canavarlar, Vol-i gibi gibi Pixar'ın animasyonlarıyla geçmiş biri olarak; bu tür filmlerin hissettirdiği o yoğun ve masum duyguyu aşırı özlemişim. Çocukluğuma dönmek, beni çok mutlu etti; sizi de edecektir.

  Ayrıca Soul'un hayatı sorgulatan yanı, şimdiki "ben" ile gelecekteki "ben" kavramları arasında anı yaşama içgüdümü tetikledi. Düşünsenize, hayatınızın iş fırsatını ele geçirip bir kuyuya düşebilir ve filmdekinin aksine pat diye ölebilirsiniz. Bir şeyleri dert edinip, şimdiki zamanımızda savaşarak günlerimizi tüketiyoruz. 

Soul hakkında çoook uzun kelimeler gevelemeye gerek yok. Bilakis yazıyı oldukça yalın tutmak istiyorum ki gidin ve sadece filmi izleyin. Pişman olmayacaksınız.

Fragman:

Her günü son gün gibi dolu dolu yaşayabilmek dileğiyle... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder