15 Mart 2021 Pazartesi

Kesin İzlenecek Filmler #1

 


Güzel bir günden merhabalar. İnsanın karakterini, büyük ölçüde entellektüel birikimi oluşturur bence. Bu birikim de okuyarak, görerek, gezerek ve tüm bunları yapamadığımız zaman "izleyerek" elde edilir.
  Her zaman güzel belgeseller, süper bilgilendirici diziler, tarihi filmler falan izlemek zorunda değiliz elbette.En dandik film bile bizi karışık benliğimizin daha da karışık dünyasına (en azından zeki insanların içinde bir karmaşa olduğuna inanıyorum) kısa bir mola vermemizi sağladığından gönlünüz ne isterse onu izleyin, bu konuda "shaming" yapmayı hiç doğru bulmuyorum.
  Öte yandan her sıkı izleyicinin bir listesi olduğu gibi benim de bir enler listem mevcut. Say say bitmez hatta. Liste uzar da gider. İzledikçe filmler de ekleniyor zaten. Fakat bugün sizinle en sevdiklerimden sadece beş tanesini paylaşacağım. Size "Kesin izleyin" bunları diyorum, çünkü film zevkime çok güveniyorum. 
  Bir yandan da bu filmleri biraz "kendi özelim" gibi görüyorum. Sanki sadece hak eden insanlarla paylaşmalıymışım gibi... 
  Neyse bir kere başladım yazmaya sonunu getireceğim. Listemize geçelim. 


1. Numara: Kingdom of Heaven (2005) (Ridley Scott)
  Kudüs'un Selahaddin Eyyubi tarafından fethedilmesi ile noktalanan, gerçekçi, tarafsız ve kesinlikle insanın tüylerini diken diken eden bir film. Müslüman lider, son derece ahlaklı ve akıllı bir adam olarak gösteriliyor ve insan ister istemez gurur duyup etkileniyor. Oyuncular harika. (Orlando Bloom'un maşallahı var ve kendisine Eva Green, Liam Neeson gibi isimler eşlik ediyor.) Ayrıca herkes için kutsal sayılan Kudüs'ün bu paylaşılamama durumuyla ilgili güzel mesajlar veriyor. 
  Şahsen ben filmle ilgili iki kelime yazayım derken bile gaza geliyorum. Batı'nın kendi kendini eleştirmiş olması dahi bu filmi "kesin izlenecekler" listesine yazdırıyor. 
  Yalnız filmin kesilmemiş, uzun versiyonunu bulup izlemenizi öneririm. Uzun film sevmeyen beni bile ekrana kitledi. Aşk meşk kısımları biraz zırva ve sahiden olan olayları okuduğum kadarıyla gerçekçi değil. Yine de izleyin izlettirin. Aşırı underrated kalmış olması bende hala kanayan bir yaradır çünkü. 
  Size filmin en etkileyici sahnelerinden birinin videosunu bırakıyorum. İngiliççe anlamayanlar için şimdiden çok sori ama Türkçe bulamadı ben...


Fragman: 


Not: Adamların 15-16 sene önce yaptığı savaş filmine bakın. Bizimkiler hala Diriliş Ertuğrul'dan devam. 

2. Numara: Good Bye Lenin! (2003) (Wolfgang Becker)
  İzleyeli 1-2 ay oldu, aklıma geldikçe hala gülümserim. Alman yapımı, Yabancı Dilde En İyi Film dalında Altın Küre'yi evine götürmüş "Good Bye Lenin!" sizi de en az beni etkilediği kadar etkileyecektir. Yalnız izlemeden önce biraz tarihe hakim olmak gerekiyor. 
  Çok sıcak bir konusu var aslında. Alex'in annesi, Doğu Almanya yıkılmadan önce kalp krizi geçiriyor ve uzun bir süre komada kalıyor. Koma esnasında Berlin Duvar'ı yıkılıyor tabii ve Almanya'ya kapitalist düzen hakim olmaya başlıyor. Alex, annesi uyandığında, pamuk ipliğine bağlı hayatını bu heyecan verici haber bitirmesin diye (kadıncağız sosyalist) sanki duvar yıkılmamış gibi yaşamlarını sürdürmeye çabalıyor, yani gerçeği annesinden saklıyor. 
  Bir evladın annesi için bu denli uğraştığını görmek, ve size tatlı küçük mesajlar vermesi, bunu metaforlarla, ince göndermelerle sistem eleştrisi altında yapılması sizi filme aşık edecek, eminim. 
  Yine İngilizce altyazılı fragman bulabildim. İdare ediniz. 

Fragman:

3. Numara:The Machinist (2004) (Brad Anderson) 
  "How do you wake up from a nightmare if you're not a sleep?" repliğiyle başlıyorum anlatmaya. 
  Bu listede bir Christian Bale filmi olmayacağını düşündüyseniz elbette yanıldınız. Hangi filmini yazsam diye seçmek yaklaşık yarım saatimi aldı çünkü kendisine hayranım, aşığım, ölüyorum.(Abart) Şaka bir yana, bence bizim neslin, denk geldiği en iyi aktör. (Al Pacino, Robert De Niro, Clint Easwood falan filan yaşlı tayfayı saymıyorum) 
  E Bale denince akla ilk olarak Batman (en iyi Batman kendisi) sonra da rolleri için aşırı kilo alıp vermesi geliyor. Machinist filmindeki haliyle de aylarca konuşuldu. Nasıl bu rolle Oscar alamadı hayret ediyorum. Adam 49 kiloya inmiş bu rol için.
  Konuya gelirsek, bir senedir uyuyamayan bir adamın paranoyaya sürüklenişini izliyoruz en basit terimle. Sonu şaşırtıcı, oyunculuk müthiş. Sizi geriyor da geriyor. 
   Psikolojik gerilim sevmezseniz, filmi de sevmezsiniz. Ben seviyorum, Bale'i de seviyorum. Dolayısıyla...

   Fragman:

4 Numara: Silver Linings Playbook (2012) (David O. Russel)
  Jennifer Lawrence'a Oscar'ı getiren Silver Linings Playbook izleyebileceğiniz en iyi romantik komedi filmleri arasında da ilk beşe girer. 
  Rehabilitasyon merkezinden yeni çıkan, hafif deli manyak Pat ile delilik konusunda ondan aşağı kalır yanı olmayan Tiffany'nin ilişkisini izliyoruz. Pat eski eşini yeniden kazanmak istiyor. Eşi vefat etmiş Tiffany de ona kendince yardım ediyor.
  İlk izlediğimde ağlamıştım. Sadece Jennifer Lawrence'ın değil, Pat'e hayat veren Bradley Cooper'ın oyunculuğu da tek kelime ile harika. 
  Film sizi karakterlerin ağlanacak haline güldürüyor. Gerçekten, kesin kesin kesin izleyin, sonra demek istediğimi anlayacaksınız. Zaten bir film 8 dalda Oscar adayı olmuşsa muhtemelen güzeldir :)
Fragman: 

5 Numara: Inglourious Basterds (2009) (Quentin Tarantino)
  Aslına bakarsanız Quentin Tarantino'nun filmlerine internet camiasının aksine pek bayılmıyorum lakin "Soysuzlar Çetesi" bence listenin olmazsa olmazlarından. Konusunu anlatırken spoiler vermekten korksam da Nazi işgali altındaki Fransa'da geçtiğini belirtmem size ufak ipucu verecektir film hakkında. Zaten biliyorsunuz, Quentin Tarantino demek, kan ter göz yaşı ve bolca ayak sahnesi demek. Bu filmi de izlerken gülüyorsunuz, eğleniyorsunuz, şaşırıyorsunuz, merakla sonu gelsin istiyorsunuz ama bir yandan da bitsin istemiyorsunuz.
  Kill Bill, bir de bu film. Üzgünüm Pulp Fiction'ı o kadar da çok sevemediğim için. Zevk meselesi sonuçta. Ama Tarantinonun kendisi baya sempatik bir adama benziyor. Şu aşağıya ekleyeceğim röportaj videosuna her denk geldiğimde gülüyorum. ( Kadıncağız neden filmlerinde çok fazla şiddet olduğunu soruyor. Tarantino o ikonik cevabı veriyor. )


  Soysuzlar Çetesi'nde de bir çok ikonik sahne de var. İzleyenleriniz neyden bahsettiğimi anlayacak (drei glaser sahnesi mesela...) Ayrıca filmin adının bile hikayesi var. Inglorious Bastards aslında doğru yazımı fakat Tarantino a'yı e yapıyor çünkü aslında aynı isimli bir filmden esinlenmiş. Öteki film de bir grup Amerikalı anlatılıyormuş.
 Film Christoph Waltz'a Oscar kazandırmış. Bence de en iyi oyunculuk sergileyen de kendisiydi, hak edilmiş. Brad Pitt ise konuşsun dursun, onu sonsuza kadar dinleyebilirim o ses tonuyla.
  Yalnızca baylar değil, hanımlar da oldukça iyi iş çıkarmış. Diane Kruger, Melanie Laurent... Müthişler. 
  Filmle ilgili seveceğiniz bir güzel nokta da Hitler'e alternatif bir son yazılmış olması. (Spoiler verdiğim için özür dilerim.) İçinizin yağları eriyecek. 
Fragman:

  Benden bu kadar. Listeyi olabildiğince underrated filmlerle doldurmaya çalıştım. Sonra benim önüme "Shawshank Redemption", "Godfather" yok efendim "LOTR" falan neden listede değil, diye gelmeyin. Bir zahmet onları izleyiverin zaten. Dağda mı yaşıyorsunuz? İnternetiniz mi yok?
  Bugün Oscar adaylıkları açıldığından  her seneki gibi bu sene de size aday filmler hakkında görüşlerimi yazacağım için zaten sık sık görüşeceğiz. Vallahi 2021'in filmleri ben hiç tatmin etmedi. Şu ana kadar izlediğim filmlerin hiç birinde "woaaaw" olmadım. Sırf her sene yazdığım için yazacağım bloga.
  Ayrıca "Kesin İzlenecek Filmler" listemizi sürekli güncelleyip sizi filmsiz bırakmayacağım. Aklımda "Kesin İzlenecek Diziler", "Kesin Okunacak Kitaplar" gibi bir sürü fikir de var. Sizi filme diziye boğarız, merak buyurmayın. :)

 Kurgusal dünyadan uzak kalmamak dileğiyle... 



  


  


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder