15 Ocak 2021 Cuma

Nolan'ın Son Eseri: Tenet

  Benim yeni yıl kararlarımdan biri de, son aylarda birazcık boşladığım blogumla yeniden haşır neşir olmaktı. Bu yazıyı yazarak biraz olsun bu kararımın arkasında durmak, kendi kendime ispat etmek beni bir nebze beni mutlu ediyor. Bu mutluluğun verdiği heyecanla hepinizi selamlıyorum.
  Aslında bu yeni güz döneminde hiç vaktim yok. En başlarda, "Aman ne olacak canım bir şekilde biter..." diye, başıma ikinci üniversite belasını açtım. İki yıllık okuduğum bölümümün, okuduğum lisans programından daha da zorlaması, üstüne bir de ikisini bir arada götürmeye çalışmak beni her gün evde olmama rağmen tüketti. Neyse ki  ben öyle kolay pes eden bir insan değilimdir. Kendi entelektüel ihtiyaçlarımı da karşılamayı becerebiliyorum hala. Sadece eskisi kadar yazamıyorum, o kadar. 
   Durum güncellememi de yaptığıma göre biraz film tartışalım sizinle. Zira başka şeyler tartışmak şu sıralar içimden hiç gelmiyor. 
   Beni bu yazıyı yazmadan önce en çok zorlayan şey, film seçmek oldu. O kadar çok iyi-kötü şey izledim ki, hangisine sövsem ya da hangisini yüceltsem bilemiyorum. 
  Bu yüzden çıkmasını dört gözle beklediğim filmi yorumlayacağım.

 TENET 

Artık beni twitter'dan takip eden herkes biliyor, Christopher Nolan'a hayranım. Hep söylerim: "Adam bağırmalı
tül deterjanı reklamı çekse bile mısırımı patlatır izlerim." diye. Tenet'i de, pandemi sebebiyle geç de olsa, güç de olsa izledim. Zaten dediğim gibi çıkmasını bekliyordum.

   Bir Nolan filmi olması sebebiyle, elbette beğendim beğenmesine de... sanki birkaç eksik vardı. Dunkirk gibi gerçekçi bir savaş filminden sonra Nolan, geçmişte izlediğimiz bütün bilim kurgu, aksiyon filmlerinin karışımını yapmaya çalışıp "Dunkirk bir geçişti, ben aslında buyum, beni böyle hatırlayın." demek istercesine kasmış.
Ben bu kasıntı senaryoya bu sebepten çok da bayılamadım. Nerede o İnception'un verdiği merak? Nerede o Interstellar'ın verdiği duygusallık? Nerede o İnsomnia'nın verdiği gerilim? Hele ki Prestige'in (benim favorimdir)... yanına bile yaklaşamaz Tenet.
Anlayacağınız pek yavan kalmış. En azından, Nolan'ın kendi kendine yükselttiği çıtanın altında olmuş.

   Ayrıca yönetmenimiz, bu filmde alışıldık castının da oldukça dışına çıkmış. Normalde kadroda Tom Hardy, Chirstian Bale, Cillian Muphy, Michael Cane dörtlüsünden iki tanesi olurdu en az. Ya da herkesin favorisi olan, oyunculuk devi birkaç ünlü yüz görürdük. Tenet'te ise ya yakışıklılığıyla ya da babasının ünüyle adından söz ettirenleri görüyoruz.
 Şahsen John D. Washington ve Robert Pattinson ikilisini sevemedim. John Bey, babasının oyunculuk kabiliyetinden zerre almamış, kasıldıkça kasılıyor. Robert ise hiçbir sahnede bana vermek istediği duyguyu geçirmedi.
  Fakat filmin hanım oyuncusu Elizabeth Debicki role çok uymuş. O boy pos nedir yahu! 
  Kötü karakteri, bencilliğini falan da çok sevdim doğrusu. Adama bak be, kendi ölüyor diye dünyanın sonunun gelmesini istiyor ve bunun için gelecekle bir oluyor. Sator, tam benlik bir insan açıkçası. İyi geçinirdik kendisiyle...

  Tüm bunların yanı sıra, zaman kavramını ele alışı, laboratuvar sahnesinde her olayı salağa anlatır gibi işlemelerini çok sevdim. Çünkü filmi dümdüz izlemiyorsunuz. Kafa yoruyorsunuz. Genel olarak olayları anlayabilmek için konsantre olmanız gerekiyor. Bu da sizi gerçek dünyadan, sıkıntılarınızdan tam iki buçuk saatliğine uzaklaştırıyor.
  Tabii yine bu "kafa yorma" olayı, diğer Nolan filmleri ile karşılaştırılamaz bile. Ah be, Inception'ı izlerken ne biçim beyin yanması yaşamıştık! Bir de ben o zaman baya küçüktüm. (11 yaşındaydım)... 

 Konu itibariyle güzel, daha iyi bir oyuncu kadrosuyla daha güzel olabilecek, Nolan'ın "karma" diye özetleyebileceğim filmi Tenet. Ne yazık ki, her malzemeden biraz karıştırdığı için mükemmel bir tat vermiyor.
  Çok para harcanmış, çok emek harcanmış. Uçak sahnesi mesela, efekt kullanılmadan çekilmiş. Filmin genelinde çok az efekt kullanılmış zaten. Yine de bunca emek pek yeterli olmamış filme "bayıldım" diyebilmem için.
  "Ya işte burası saçma." diyeceğiniz aksiyon sahneleri de var, "Aaaaa ulan çok iyi!" diye tepki vereceğiniz gizem çözümlemeleri de.
   Dünya sonu gelmeli, kıyamet kopmalı aksiyon filmlerini sevenler Tenet'i de çok sevecektir. Ama filmi sanat gibi düşünüp Nolan'dan yana beklentiye girenlerin hayal kırıklığına uğrayacağını belirtmeliyim. 

  Benden bu kadar.

 Bambaşka bir yazıda yeniden görüşebilmek dileğiyle... 




  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder