
Bugün de son yazıyı yazarken, normalde yaptığım gibi film, dizi vesaire önermenin yanı sıra bu yaklaşık üç aylık evde kalma sürecinin bizi, daha doğrusu beni nasıl etkilediğinden bahsetmeyi düşünüyorum. Böylece hem sizle muhabbet ediyormuşuz gibi olur.
Şöyle baştan aşağı evde durduğum sürece baktığımda, her şeyden şikayet eden biri olduğum için süreç boyunca asık surat dolaştım evde. Hep sövecek bir şeyler buldum. İçten içe gittim sosyal medyadaki salak şeylere yükseldim falan filan. Ama şimdi tüm o ölümleri, insanların çektiği acıları ve bu hastalığın ta kendisini saymazsak (nasıl mümkün olursa artık bu saymamazlık) kendi kendime kalabilmekte ustalaştım diyebiliriz.
Bu ustalaşma büyük gelişme arkadaşlar, şaka yapmıyorum. Haftalarca kimsenin arayıp sormadığı oldu. Ya da sadece bir şey sormak için aradılar. Kendi kendimi de, kimseye ihtiyaç duymaksızın paşalar gibi eğlendirdim ben de. Zaten böyle bir kabiliyetim vardı lakin hiç bu kadar uzun süre bunu yapmak zorunda kalmamıştım.
Kişisel yaşantıma gelirsek. Ama gerçekten kişisel olan kısma... Ben dönüp bakınca aşırı dert edinmiştim eve kapanma zorunluluğunun zamanlamasını fakat iyi ki tam o an okullar tatil olmuş. Yani şimdi geriye dönüp bakınca anlık bir buhran, veyahut düşüncelerin dibine dalıp çıktığınızda attığınız bir adım sizi durgun giden hayatınızla memnun olmanızı sağlayabiliyor.O durgunluğa şükrediyorsunuz. Eğer pandemi bir iki hafta daha gecikseydi belki de şu an bambaşka bir hayatta olacaktım. (şakasız)
Son üç ayı, basit bir kişisel gelişim zırvasıyla özetlemem mümkün: Kendi içine yolculuk.
Ay çok mu saçmalıyorum ben bugün acaba? Bazen burada kurduğum cümlelerin aptallığına hiç takılmadan yayınlıyorum ya yazıları, sonradan aklıma dank ediyor. Bir gün, birileri bu yazdıklarımla beni incitebilir. Çünkü bazen evet salaklaşıyorum, bazen çok açık oluyorum, bazen manasız cümleler... Amaaan neyse.
Şimdi önerilerimize/yorumlarımıza geçmeden önce, yazıyı buraya kadar okuyan herkesten, yine saçma bir şey isteyeceğim.Bana iyi enerji yollar mısınız? Gülmeyin. Gülmeyin ciddiyim.Dalga geçmeyin yahu!
Diziler:
En son yayımladığım karantina yazısından bu yana Aşk 101 ve Band of Brothers'ı bitirdim. İki ayrı dizi, iki ayrı mevzu. İkisini de ayrı bir gönderi olarak yayınlamak istesem de uzun uzuuun yorumlamaya üşendim. Aşk 101 dümdüz aşk dizisi işte. Hayatınızda aşktan yana bir heyecan yoksa, işler monotona bağladıysa izleyip birazcık kalbinizi pırpır ettirebilirsiniz. Ben annemle bir günde oturup bitirdim. Kaan Urgancıoğluna taaaaaa Kara Sevda zamanından hayrandım. Evet Kara Sevda izliyordum ve bundan utanmıyorum arkadaşlar.
Öte yandan Band of Brothers'a gelirsek... Aşırıya kaçan Amerikan milliyetçiliğini saymazsak (bi zahmet aşırıya kaçsınlar yani adamların dizisi) bu savaş yanlısı, vuralım keselim öldürelim tayfanın kesin izlemesi gereken bir yapım. IMDB top 250'de ilk sırayı hak ediyor mu??? Ben hiçbir şeyden tam olarak hoşnut olmayan bir memnuniyetsiz olduğum için, hayır hak etmiyor, diyeceğim fakat izlediğim çoğu diziden etkileyiciydi. Sade anlatımı, belgesel tarzında hala yaşayan gazilerin konuşmalarına yer verilmesi, olayları farklı farklı insanların gözünden aktarabilmeleri ve aslına bakarsanız savaşta iyi-kötü asker diye bir şey olmadığını anlatmaları beni yeteri kadar mutlu etti.
Eğer Band of Brothers'ı izleyecekseniz size küçük bir öneri vereyim, bir bölümü izledikten sonra ötekine geçmek için çok beklemeyin. Diziyi maksimum bir haftada bitirin. Çünkü çok fazla isim var ve insan hepsini ara vere vere izkeyince ezberleyemiyor. Bir süre sonra "Bu kimdi yaaa??!?!" diye alık alık bir şey oluyorsunuz.
Filmler:
Son zamanlarda eskisi gibi film izleyemiyorum. Bir önceki yazılarda rahat yirmi tane film izler arasından seçip de buraya yazardım. Şimdi azıcık film var elimde izlenmiş. Yine de size bir öneride bulunabilirim sanırım: 303.
Kesin sosyal medyada görmüşsünüzdür. Gönül isterdi ki kimsenin duymadığı bir şey önerelim fakat...
Film yolculuk filmi. Bir kızımız ve bir oğlumuz karavanla ülke ülke gezip bir yere varmaya çalışıyor. Diyalog filmi hastaları kesin izlesin zaten. Daha da bir şey demeyeceğim, bu konuyu geçiyorum.
Westworld Final:
Eve kapanmaya başladığımız hafta son sezonu yayınlamışlardı, hatta izleyin diye önermiştim. Yani çok affedersiniz ama final bölümü rezaletin ötesiydi. Benim vurdulu kırdılı western dizimi, içindeki bilim kurgu unsurlarından yararlanarak robot savaşına çevirdiniz, bir şey demedim. (Beğendim de aslında) Lakin abarttınız. İçine felsefe koyalım mantığıyla resmen son sezonun birkaç bölümünü batırmışlar.
Yine de ben iflah olmaz şekilde yıkık şeyleri seven biri olduğum için fragmanları ya da videoları izlediğim zaman bir yükseliyorum bu diziyle ilgili.
Güçlü kadın karakterlerini çok sevdiğim için sanırım. Dolares nasıl bütün insanlığın ağzına etti ama? Hem dekız ve robot başına. Helal olsun.
Sezon boyunca en en en gıcık olduğum karakter de Maeve oldu bu arada. Ekranın içine girip kadını (robotu) boğazlamak istedim. Keşke bu sezon (burası spoiler) Dolares yerine onu öldürselerdi.
Ben bu diziyi bir sezon daha izler, ikinci şansını veririm. Fakat dördüncü sezon da bu sezon kadar batık olursa, tak sepeti koluna herkes kendi yoluna sevgili Westworld. (İlk iki sezonu bayaa iyiydi ama, izleyin izlettirin)
Bugünlük benden bu kadar. İnanın şu karantina yazısını sırf "Beş bölüm yazacağım." diye söz verdim diye tamamlıyorum. Zaten bu sıcakta uyumak harici canım hiçbir şey de yapmak istemiyor. Bunaldım, daraldım ve sıkıldım.
Eğlenceli bir yazın gelmesi dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder