21 Ekim 2019 Pazartesi

Büyüdüm Büyüdüm!

  Artık her sene, doğum günümden bir gün önce buraya ziyarete gelmeme alışmışsınızdır; değil mi okuyucularım? Bu benim için bir tür ritüel oldu diyebilirim. 22'sine birkaç saat kalınca kapanıyorum odama. İlk iş önceki senelerde yazdığım doğum günü yazılarımı okuyorum. Sonra da bu sene için yazmaya başlıyorum.

   Büyümüşüm ya! Önceki senelerde yazdıklarımı okurken fark ettim. Temelde düşünce tipim hiç değişmemiş fakat o temeli güzelce sağlamlaştırmışım. En yorucu yaşım da bu oldu zaten. Hayat bu sene bana çok öğretici ve sert davrandı diyebilirim.

   Geçen sene ne çok dalga geçmişim bu yazıyı yazarken. Ozan Güven'in "Kaç Yaşındasın Sen?" videosunu filan eklemişim yazıya. Sanarsın dünyanın en neşeli partisiyle, şen şakrak kutladım doğum günümü...
  Nasıl kutlamıştım biliyor musunuz?


  Evde tadilat vardı ve hayatımda ilk defa topluca bana pasta kesilmemişti. Zaten evde de kalmıyordum, babaannemdeydim. Ruhsal bir buhran içindeydim. Uçan kuşlar, bulutlar, sokak lambaları, arabalar, insanlar... Her şeye ağlıyordum. Geçen sene en yakınım olarak gördüğüm bir arkadaşımla, alışveriş merkezlerinden birinin terasında ağlaşarak (kızı da ağlatmıştım) pasta yemiştik.
  Yani biraz nankörce gelebilir size fakat, benim standartlarıma göre iğrenç bir doğum günüydü.

  Cumanın gelişi perşembeden belli olur, diye boşuna dememiş atalarımız. Doğum günümden koca bir yaşımın nasıl geçeceğini de çıkarmam gerekirmiş. Koca bir çöp kovası her saniye. Resmen bu yaşımın her dakikasından pişmanım ya!
  O kadar çok salaklık yaptım ki... Ben bu salaklıkları yaparken yanımda olsanız Firdevs Yöreoğlu gibi her saniyeyi "Aptal" diyerek geçirirdiniz. Aptal ben! Aptal, aptal, aptal.
  Gerçi canım arkadaşlarım diyorlardı ama, işte hiç dinlemedim. Dinlemem lazımmış.

  Sonuç olarak, bütün bir senemi tamamen kendi öz irademle, harcadım. 

  Böyle ajitasyon yapmış gibi hissettim. Yine de çok kötü değildi her şey. Hiç hissetmediğim kadar özgür olduğum anlarım oldu. Pencereden başımı çıkardığımda gerçekten nefes aldığım, sevinçten de ağladığım zamanlarım oldu. Bir sürü arkadaş edindim ki en çok buna seviniyorum. Çünkü ne olursa olsun artık yalnız kalmayacağımı biliyorum. 
   Çok kaliteli kitaplar okuyup, yine çok kaliteli filmler izledim. Şu aşamadan sonra hiçbirini hatırlamak istemesem de güzel anılarım oldu.
  Şimdi ne yazsam, artık konuşmadığım insanlara gönderme yapıyormuşum gibi olacak. Alakasız kişiler üstüne alınacak. Bu yüzden, bu seneye mahsus, uzun tutmak istemiyorum yazımı.

  Toparlamam gerekirse; öğretici bir yıl oldu. Geçen seneden biliyorum sandıklarımın hiçbirini kalıcı hafızama eklememişim. Ekledim. 

  Son doğum günü yazımı kapatırken şöyle yazmışım:
  " Çok heyecanlıyım. Yeni yaş, yeni UMULMADIK olaylar. Yeni insanlar, başka gülünecek olaylar... İlk kez karamsarlığa kapılmadan adım atıyorum hayatımın yeni evresine. Yüzümde ufak bir tebessüm var.
 Bu yıl, her şeyiyle kabulüm. Kucaklıyorum yeni yaşımı. Acısı, tatlısı... Seneye yine bu yazıyı yazarken, acaba hangi anılar aklıma gelecek de gülümseyeceğim, hangileri yüzümü kızartacak, hangileri gözlerimi yaşartacak?
  Ya ama siz de benim için güzel şeyler dileyin olur mu? Ben nefret ettiğim insanlar için bile "hayırlısı" olsun diyen biriyim çünkü. Kavga edemem. Biraz kin tutarım. O da intikam gibi değil, içime içime atıp kinimle kendimi darlarım."

  Şimdi aynı şeyleri kopyala yapıştır yapıyorum.
  Not olarak da kendime bir şey hatırlatmak istiyorum: Yarın o pastayı üflerken ne dilediğine dikkat et. Geçen seneki dileğin oldu, bu senekinin de olmaması için bir sebep yok :)

  Siz de benim için iyi dileklerde bulunun olur mu? 

(Diğer doğum günü yazılarımı okumak isterseniz diye yukarıdaki etiketler çubuğuna "DGKO" sekmesi ekliyorum canlarım.) 
  
  Seneye, daha mutlu bir doğum günü yazısı yazabilmek dileğiyle...

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder