Yaz geldi ya, ondan. Geçenlerde havada beyaz beyaz bir şeyler uçuşuyordu. Bir arkadaşıma sordum bunlar ne diye, pamuk dedi. Keşke pamuk olsalar. Bu sene kar da yağmadı doğru düzgün, ne sevinirdim pamuk yağsaydı. Lakin polenler uçuşuyor. Ben de sanki bir mucize gerçekleşiyormuş gibi uçuşan polenleri izlemeyi çooook seviyorum. Lanet olsun içimdeki pamuk sevgisine!
Öyleyse ödüllü soru: Bir kilo pamuk mu ağır yoksa insanın hayatının koca bir boşluk olması mı?
Ciddi ciddi cevaplarınızı bekliyorum.
Blog köşelerinde özel hayatımdan bahsetmekten nefret ediyorum. N-E-F-R-E-T ediyorum. Fakaaat…… Fakat yok. Bugün de bahsetmeyeceğim. Siz şok. Hayat hikayemi anlatacağımı sandınız değil mi? Kandırdım.
Onun yerine güzel bir şey söylemek istiyorum. Düşündükçe, bana son bir iki gündür enerji veren bir şey. Mikrofon, ses… bir, iki, ses, se, se…. Öhöm… Ve Ankara’nın Bağları’nı söylemeye başlar… Şaka şaka. Amma yılışık bir yazı oldu bu ya. Durun ciddileşeceğim şimdi.
Bizim okulun terasında hizmetli bir amca var. Sık sık muhabbet ederiz, şakalaşırız. 69 yaşındaymış. Hala çalışıyor. Yüzünden yaşı belli oluyor da, hareketleri gece gibi örtüyor yaşını. Geçen gün mola verdiği yere oturmuşuz bilmeden. Geldi yanımıza.
Ben de pek meraklıyım. Belki yazacak bir şey çıkar umuduyla insanlara sorular sormayı severim. Amcaya da eşini sordum. Biraz boşta bulunup “Yaşıyor mu?” dedim. Bir yanım hep dram arıyor. Melankoli, maalesef ki, her zaman daha güzel yazılıyor. Amcanın eşi yaşıyormuş ama. “O benim canım.” dedi. Aynen bu cümleyi kurdu. 57 yıldır evlilermiş.
57 yıl aşırı uzun bir süre. On değil, yirmi değil, otuz değil… Ve hala “O benim canım.” cümlesi kurulabiliyor. Ne güzel. Benim gözümde, eşsiz bir hazine o küçücük cümle. Aralarındaki aşk mıdır bilemem ama, hala sevgi var.
Neyse ki, bizim bu amcaya, “Sigarayı ne zamandır içiyorsun?” diye sorunca da 57 yıldır cevabını aldık. Yani size aktardığım bu hikaye birazcık abartı içerebilir zaman konusunda. Zira her soruya 57 cevabını veriyor olma ihtimali pek bir yüksek. Bir de zaten 69’dan 57 çıkarınca sonuç 12 çıkıyor. Amca 12 yaşında mı evlenmiş acaba? O an kafamdan çıkartma işlemi yapamadığım için soramadım…
Uzun lafın kısası, (böyle başladığım laf her zaman uzun laftan daha da uzun oluyor) iki insanın birbirini sevme olasılığı nedir, bunu merak ediyorum. Yani bu aşk meşk işlerinin karşılıklı olma ihtimali… Bende hiç karşılıklı olmadı çünküsü. Şarkıda da diyor ya “Sevdiğim başka sevenim başkaaaaa.”
Bir de, sonsuz sevgi denilen şey var mı? Sevgi tükenen bir şey mi acaba? Bende genelde tükendi de. Bu amca, gözleri parlaya parlaya “O benim canım.” dedi ya, o an biraz inandım sanki. Böyle şeyler hep kafamı karıştırıyor.
Allah başka dert vermesin. Ergenlik damarım arada tutuyor böyle. Aman ne yapayım canım, kendi öz bloguma yazmayacağım da, nereye yazacağım?
Yalnız bu yazıyı yazmak bana acayip iyi geldi. İlk paragrafa bak, bir de gidişata. Yazmak güzel şey yiaaaa.
Özel hayatımdan yazmayacağım dedim de, bu sefer çok fena çıkmaz sokağa düştüm a dostlar. Aşılır mı duvarlar dersiniz? Ne dersiniz? Demez misiniz? Ben dedim ya, yaz geldi. Ondan oluyor bunlar hep.
İsterseniz yukarıdaki sorularıma, engin tecrübelerinizden yararlanarak cevap verebilirsiniz. İstemezseniz, ben kendim tecrübe edeceğim. Önümde uzun bir hayat olduğunu umuyorum bunun için.
Şimdi gideyim de, geçen yaz ilk sezonunu bitirdiğim 13 Reasons Why’ı izleyeyim. (Hatta yazmıştım hakkında. Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.) Boş zamanımı doldururum, kafa dağıtırım diye başladığım dizi beni az kaldı bunalıma sürüklüyordu. Umarım bugün yayınlanan ikinci sezon da en az ilki kadar ağlamalık olmuştur. Kaos ve dramdan besleniyorum da.
Beyaz pamukların havada süzüldüğü büyülü mevsimlerin, sonsuza kadar sürmesi dileğiyle…
Yalnız tatlım ben onlara pamuk dememiştim,polen olduğunu söyledim neyse edebik bi şeyer yazmak için yazmışsın onu farketfim ama güzel yazı ilk defa sonuna kadar okudum sanırım içinde 57lik dayının geçmesi.
YanıtlaSilKafam hafif dumanlı yazım hataları ondan çok takmayın
YanıtlaSil