İşte geldim buradayım, ben bu işte ustayım!!
Şu koca sene anlayamadığım tek bir şey oldu. O da üzerime yapıştırılan egoist sıfatı. Sonra da dedim ki madem egoist gözüküyorum, ya göründüğüm gibi olayım ya da olduğum gibi görüneyim. Gerçekten egoist oldum. (Yapacak bir şey yok...) Kimse sevmezse ben severim kendimi ulan! Her yaptığım hareket mükemmel, canım mesleğim, canım blogum, canım kendim!!!!!
Keşke "sosyal medya" dediğimiz platformlardaki kadar açık olsa her şey. Artık herkesi, kendisine layık görüp, kutularına astıkları etiketlerine göre okuyoruz. Peki ya o kutuların içindeki ruhun kalitesi? İşte o önemli detayı sonradan, belki de acı tecrübeler kazanarak görüyoruz.
Vallahi her sene dışarıdan ördüğüm duvarlar daha daha büyüyor bence. Geçen sene filan alttan alttan hep göndermeli şeyler yazmışım ama bu sene, en azından şu andan itibaren, kimseyle bir alıp veremediğim yok. Hayatımın yeni bir aşamasına geçtim ve sanırım hayatta olan, olmaya devam eden şeylerden en sevdiğim kısım bu yeni aşama kısmı. Alışmışlık hissi de güzel elbette ama ben artık düşe kalka öğrenmek, yanıla yanıla doğruyu bulmak istiyorum.
Eminim ki yeni yaşımda o tüm kötü yanılgılarımı bile benimseyip seveceğim.

Bu duruma kısa bir açıklık getirdiğime göre akışa geri dönebiliriz:
Geçen sene bir tür istek-dilek yazısı yazmışım. Bu sene bunu yapmayacağım çünkü zaten tek bir isteğim vardı, o da oldu. Gerisi biraz teferruat sanki.
Bunun yerine aklımda yazmak istediğim binlerce şey var. Yine de bu yazıyı kısa tutup ailemle vakit
geçirmek istiyorum. Pastamı üflemek istiyorum. Kimselere söylemediğim o dileği dilemek istiyorum. (Biliyorum istediğim tek şeyin olduğunu söylemiştim ama teferruatlar da önemli yani????)
Şuraya kaç yüz trilyon defa yeni başlangıçlarla ilgili yazdım tam emin değilim ama bugün de o yeniliklerin ferahlığından bahsedeceğim. Şu sıralar hiç olmadığım kadar geleceğe umutla bakıyorum. İçimde "Aamaaan her şey olacağına varır." rahatlığı var.
Bu rahatlık iyi bir şey mi, hiçbir fikrim yok. Bu düşünce yapısı acaba beni, ancak mücadele ederek sahip olabileceğim birkaç şeyden alıkoyabilir mi? Sanırım bunu da,aynen yukarıda da yazdığım gibi, yaşayarak öğreneceğim.
Zaten neyi öyle pat diye öğrenebiliyoruz ki? Hafife alsak da öğrenmek sanırım şu hayattaki en zor iş. Sadece derslerden bahsetmiyorum. Sosyal yaşantılarımızda da öğrenmek zor.

Öğrenmenin zorluğu burada, tam olarak burada...
Amaan canım, en sonunda seve seve, yüz yüze gelmiyor muyuz gerçekle? Herkes ederi kadar. O etiketlerin gözümde gram değeri yok!
İşte böyle. Her yazımda yaptığım gibi dilek dileyerek noktalayacağım bu yazımı lakin sizden de bana iyi dileklerinizi yollamanızı istiyorum.
Öğrenecek şeylerin asla bitmemesi dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder