10 Mart 2017 Cuma

Meyve Veren Ağaç

Uzun zamandır yokum. Gözünüz yollarda kalmamıştır elbet fakat ben bu sokaktan geçmek
istedim bugün. Yine içimi dökeyim, duygularımı sizinle paylaşayım iki latife edip son noktayı koyayım diyorum. İster misiniz?
  Aslında değinmek istediğim birçok konu, boğazımda düğümlenen birçok sözcük var. Hangisinden başlayayım bilemiyorum. Ama sanırım ipin ucundan tutmam gerekiyor.

 Öncelikle kişisel birkaç sıkıntımı dile getireyim. Her yazıda söylenecek, laf söyleyecek bir iki vasıfsız insan buluyorum maalesef ki. Tut kendini diye tembihliyorum asi parmaklarıma ama nafile... İllaki ağızlarının payını vermem gerekiyor.
 Şöyle ki; üç beş beyin yoksunu varlık  duyduğuma göre yazdıklarımı "boş iş" olarak nitelendirmiş. Okuma o zaman beyinsiz??? Ben mi zorluyorum sanki aç vaktini harca diye. Boş iş dediğin şeyde benim hayallerim ve emeklerim yatıyor. Sizde ise ne hayal kuracak kadar zeka ne de emek verecek kadar yetenek var.
 Her türlü eleştiriye açığım aslında. Twitter'da da yazdım. İsterlerse yazdıklarıma iğrenç desinler.





Saygı duyarım. Ama boş iş denmesini büyük saygısızlık olarak algıladım ben. Aksi bir algı durumu düşünülemez zaten.

  İnsanlar böyle işte. Saygısız, terbiyesiz. Derler ya "Meyve veren ağaç taşlanır." diye, aynen bu işte. Boş boş oturmuyoruz. Elimizden bir iş geliyor ya, batıyor millete affedersiniz. Ama robot gibi olsak, programlandığımız eylemleri hiç sorgulamadan yapsak bizden iyisi olmaz.

 Malumunuz iki gün önce kadınlar günüydü. Yüzlerce öküzü lanetledik, binlerce "Kız kardeşlik kazanacak!" temalı fotoğraflar paylaştık, gün boyunca Beyonce'nin feminst şarkılarını dinledik. Ne oldu yani? Hala dört duvar arasında şiddet gören kadınlar, okula gidemeyen kız çocukları ve instagrama fotoğraf atmadan önce sevgilisinden izin almak zorunda kalan genç kızlarımız var.

 Yazılanları, çizilenleri göz önünde bulunduran ya da bulundurabilen sadece biziz. Yani  bilinçli kısım. Elbette sesimizi yükseltebildiğimiz kadar yükseltmemiz güzel bir şey. Kesinlikle buna karşı değilim. Yalnızca biraz daha yükseltelim istiyorum. Biz bayanları değersizleştiren tüm mecraların yaptıklarından utanç duyarak buralardan yok olmasını istiyorum.

  Niran Ünsal'ı tanımayan yoktur. Varsa da Google'dan aratsın bir zahmet. Ben bu arada sadede geleyim. Bu ablamız yıllardır süre gelen sahne hayatını başını örterek devam ettirme isteği duymuştu. Kapanmıştı da gayet güzel bir şekilde. Geçen, sabahları oynayan yılan bir programa konuk olmuş. Bir gördüm ki açmış başını tekrar. Gerekçesi de şey: "İşler yolunda gitmedi."
  Burada Niran Ünsal'a söyleyeceğim tek kelime yok. Sadece başı açıkken de ses aynı sesti kapalıyken de... Sanatını hep aynı şekilde icra ediyordu bu kadıncağız. Ne oldu da konserlerine gitmeyi bıraktınız? Albümlerini almayı kestiniz? Açıkken yaptığı sanattı da, kapanınca bir anda karga sesli çingeneye mi dönüştü?
  Olayın magazinsel kısmıyla ilgilenmiyorum. Yalnızca bu olayı mantık çerçevesine oturtamadım yani. Niye istediğimiz gibi giyinip, sevdiğimiz mesleği yapınca bir anda işlerimiz yolundan sapıyor?
  Bu yoldan sapma olayı Kerimcan Durmaz'ın başına da gelmişti. Çıktığı mekanda, bir grup geri kafalı canlı, sırf içeri alınmadılar diye Kerimcan'ı linç etmişti. O zaman bu konu hakkında yazmamak için kendimi tutmuştum. Şimdi yazıyorum işte. Kerimcan bence çok eğlenceli biri. Cinsel tercihi filan gram umurumda değil. Açıyorum tak tak tak izliyorum snaplerini. Başarılı da içinde bulunduğu sektörde. Peki neden onu saçma sapan bahanelerin ardına saklanarak dövdünüz? Ben söyleyeyim. Kendi vasıfsızlığınızdan.

  Vallahi ayaklarımızın üzerinde dursak da, sevdiğimiz bir iş için emek harcasak da, kendi yağımızda kavrulsak da taşlanmaya devam edeceğiz. Çünkü insanlar kötü. Cidden kötüler, öyle böyle değil büyük kötüler. Diğerlerinin değerlerini, duygularını düşünmeksizin karanlık düşüncelerini etrafa saçıyorlar. Biz de ister istemez etkileniyoruz bunlardan. Kimimiz saçını açıp eski haline geri dönüyor, kimimiz başına gelen olay yüzünden sosyal medyadan elini ayağını çekiyor, kimimiz de defalarca sinir oluyor...

İnsanların düşüncesi önemli. Ama her şeyden önemli olan kendimiz. Bir insan kendiyle iyi geçinebiliyorsa, doğru ya da yanlış verdiği tüm kararlarla gurur duyuyorsa ve her gece başını yastığa vicdanı rahat bir şekilde koyuyorsa olay bitmiştir bence. Gerisi fasa fiso!

Sanırım yeterince kelam ettim. Siz de aklınızdan geçenleri ekleyebilirsiniz.
 Bu arada bu pazar günü YGS mağdurları arasında ben de varım! Yani tüm dualarınız ve iyi dilekleriniz ihtiyaç listemde başı çekiyor olacak.
 Ayrıca bir yazı önerisinde bulunacağım size. En sevdiğim yazar Pinkfreud Ht Hayat'ta efsane bir yazı yazmış. Bence herkesin okuması gerek. Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

YGS sonunda kalemi kırıp en havalı çıkışı yapmak dileğiyle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder