Geçen hafta doğum günümü atlattım. Size de bunun hakkında bir yazı yazmak istiyordum ama Allah yukarıda pek vaktim olmadı bunun için. Yav liseli olmak ne zor iş... Aşkı var, dersi var, arkadaşı var, dostu var, düşmanı var.... Var da var. Ben meşgul bir liseliyim....
Neyse ki şu tatil geldi çattı da sizlerle buluşabildim. Anlatacağım çok şey var! Ama hepsini anlatmayacağım...
Dedim ya geçen hafta doğum günüm vardı diye... İşte kara gün bende bir stres yapıyor ki sormayın. Kim ne alacak, nereye gideceğiz, ne yapacağız? Zaten haftalar önceden doğum günü tarihimi bangır bangır bağırıyorum millete. İnsancıkların bilinç altına altına sokuşturuyorum laf arasında. Vallahi utanmasam alınacaklar listesi yapıp ellerine tutuşturacağım ama işte, Allah'a şükür o kadar da yüzsüz değilim.
İstediğim şey alınınca da bir utanma bir sıkılma geliyor bana. Ben istedim de oldu diye kendi kendimi yiyorum. Pek düşünceli arkadaşlarım da yok. Sürpriz yapsınlar. Ben söylüyorum öyle oluyor ancak..
Fakat düşünüldüğü gibi sevmiyorum bu günü. Belki dışarıdan "Şu kadın beni iyiki doğurmuş beee." diye düşündüğümü sanabilirsiniz ama içimden "Bitse de kalksak." modundayım. Sonuçta her yıl yaşlandığımızı kutluyoruz. Ömrümüzün bir yıl daha kısalmasına mum yakıp, pasta yiyoruz.
Tam da bu yüzden seneye doğum günümde kılımı kıpırdatmayacağım. Kutlayan kutlar, kutlamayana da diyecek sözüm yok.
Dedim ya zaten bir stres içinde oluyorum diye doğum günümde. Yani yılın tüm günlerinde aynı kaygıyı taşıyorum ama doğum günümde kat kat artıyor bu kaygılı olma durumu. Ne kaygısı mı? Gelecek kaygısı...
Şöyle ki, sanırım bu günümüz öğrencilerin laneti. Yat kalk ders çalış, sosyal hayat zaten yok. Bu kadar fedakarlığın üzerine bir de gelecek kaygısı omzuna binip seni kambur yapsın. Ben en güzel günümde bile "Seneye bugün ne halt yiyor olacağım acaba?" diye düşünüyorum.
Bir de büyük hayalleriniz varsa yandınız arkadaşlar. Sen kim doktor olmak kim benim güzel sekiz yaşındaki kardeşim. Sen bir liseye gel de hayal diye bir şey olmadığını öğren sonra konuşalım şu doktor mevzusunu.
Zaten şu gelecek denen illet bir türlü gelemedi gitti. Sürekli peşinden koşturuyor bizi. Her saniye gelecekte ne olacak diye yeyip bitiriyor insan oğlu bizzat kendini. Falcıya giden mi dersin, rüyaya yatan mı?Allahsız sakız falları bile bize geleceği zırvalıyor... Ay vallahi bıktım, daral geldi.
Benden size blogger tavsiyesi, anı yaşayın. Tamam, biliyorum biraz basit kaçtı ama basit masit doğru söz... Şu anın farkına varın artık. Oluruna bırakalım hadi bugün hep beraber. Bazı şeylere engel olmaya çalışmayalım. Çünkü yine basit kaçacak ama, şu saniyenin bile geri dönüşü yok.
Yalnız anı yaşa dediysek de abartmayın. Bu da demek olmuyor ki "Ben deli gönlüm ne isterse yaparım. I only live ones bitch." Anı yaşamak demek, o an yaptığın işten zevk almak demek. Tamam belki matematik dersini sevmiyorsun ama korkunun ecele faydası yok. Bu teneffüs bitince o derse gireceksin. O yüzden sıkma o güzel canını. Azıcık dinle dersi anlamaya çalış. Hocayı sevmeye çalış, sayıları sevmeye çalış. Olumlu ol, pozitif ol.
Gelecek gelmeyecek dostlarım. Hep daha fazlasını isteyeceksiniz. Amaçlarınız her adımda dahada büyüyecek. Başarı merdiveninin en tepesinde ne yazık ki ölüm var. İçinizi karartmak gibi olmasın ama hayatınız boyunca hep yorulacaksınız. İşte tam da bu sebepten dolayı başınızı kaşıyacak vakitlerinizden de, yaparken yorulduğunuz işlemlerinizden de şikayet etmeyin...
Doğum günlerinizi daha az stresli ve benimkiler kadar güzel arkadaşlarınızla geçirmeniz dileğiyle...
-Karamsarpollyana-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder