4 Ekim 2015 Pazar

Dizi Gibi Dizi: True Detective

Okulların açıldığı ilk hafta, ben kaptım hastalığı, koca bir hafta sonunu bitkin bitkin geçiriyorum. Malumunuz havada bir öyle bir böyle.. İki saat bardaktan boşalma misali yağmur yağıyorsa, üçüncü saat güneş bize "Kandırdım!" der gibi pis pis gülümsüyor en tepeden.
 Ben de bu havada dışarıda dolaşıp, orada burada her yerde, hastalığıma hastalık katmak yerine dizimi kırıp bilgisayar başına oturup evde  beni takip eden canım okuyucularıma bensiz kaldıklarında izleyebilecekleri dizi gibi bir diziyi önereyim dedim. İyi mi yapmışım? Göreceğiz...

Tüm övgüleri üzerinde hiç de zorlanmadan taşıyabilecek birkaç harika dizi var elbette. İlerde sizlere onlar hakkında da düşüncelerimi iletirim ama bugün anlatacağım dizi True Detective.

Bundan bir yıl önce filan, televizyonlarda gezinirken bu dizinin kamera arkası görüntülerine denk geldim. O kadar emek var ki dizide size açıklayamam bile. Dedektiflerimizin bulduğu çalı çırpı parçalarını bile hazırlayan özel bir ekip hazırlanmış. Ayrıca bataklık gibi bir yerde çekilen bölümler oyuncuları baya bir zorlamış. Düşünsenize, adam Matthew McConaughey ama bataklıkta dizi çeviriyor. Sinekler, böcekler.... Iyy neyse ben konusunu yazayım en iyisi...
İki sezon oynayan dizinin, iki sezonun da birbiriyle alakası yok. İnternet camiasında ilk sezon daha çok beğenilse de ben ikinci sezonu daha çok sevdim sanki. Özellikle şu son bölüm, resmen beni benden aldı.

İlk sezonda, ortada garip bir ceset var. Dedektiflerimiz Rust ve Martin sonradan üzerinde çalıştıkları vakanın bir seri katilin işi olduğunu buluyorlar. Elbette olaylar baya bir karışıyor bundan sonra. Kapattıklarını sandıkları dosya 17 yıl sonra tekrar açılıp bunların önüne konuluyor. Ve kendilerini sorgu masasında buluyorlar...
Karakterlerin iç dünyasına da giriş yapıyor dizi. Mesela Rust ilk evliliğinin başarısız sonuçlanmasının ardından hayata realist bakan bir karakter. Ayrıca böyle hayaller filan da görüyor.Hatta bizzat kendi şu cümleyi kuruyor bir sahnede: "Her şeyi kafamdan uydurduğumu düşündüğüm zamanlar vardı. O zamanlar geride kaldı..."
 Martin ise onun tam tersi. Güzel bir karısı, iki tane kızı var. Ama yaptıkları yanlışlar bu harika hayatını alt üst ediyor. Martin'e gıcık olduğum sahneler o kadar çok ki bazen "En sevmediğim karakter bu adam." dediğim bile oluyor. Ama sonra bir şekilde kendini affettiriyor eşek.
 Özellikle Rust'ın o umursamaz tavrı, konuşma tarzı ve bu ikilinin arkadaşlıkları beni hayran bıraktı.
İlk sezonda sevdiğim bir diğer şeyse açılışta çalan o şarkı. Resmen beni havaya sokuyordu o şarkı. Ama izleyecek olanlar biraz dikkatli izlemeli. Ayrıca ilk dört bölüm her iki sezonda da
biraz sıkıcı. Sonrasında başlıyor asıl ekşın...

 İkinci sezonla ilgili bahsetmek istediğim ilk şey, bar sahnelerin arkasında çalan şarkılar... Allahım hepsi mi harika olur? Youtube'dan aç aç dinle. Bağımlılık yapıyor şarkılar. Size de vereyim şarkıların ismini de dinledikçe beni hatırlarsınız..

  • Lera Lynn-Lately
  • Lera Lynn-The Only Thing Worth Fighting For
  • Lera Lynn-It Only Take One Shot
  • Lera Lynn-My Least Favorite Life


Sezonun konusuna gelirsek... Elbette ortada bir cinayet var. Otoyolda bulunan, Ben Casper'ın cinayetini araştıran üç dedektif (aslında dört ama dördüncüsü pek de önemli biri değil) Ray Velcoro, Ani Bezzerides ve Paul Woodrugh etrafında dönüyor dizi. He, bir de batmak üzere olan mafya babası Frank Samyon da işin içinde.

İkinci sezondaki başrol yelpazemiz geniş olduğundan ben en sevdiğim iki karakterin üzerinde yoğunlaşmak istiyorum. İlki elbette Ray. Oğluna düşkünlüğü, o yılmış bıkkın havası beni bunalıma sürükledi açıkçası.Özellikle oğlunun öz oğlu olup olmadığından emin olamasak da yaptığı o fedakarlıklar.. Ve bir de fettan karısı var. Yahu anladık yıllar önce tecavüze uğramışsın falan ama Ray'e bu kadar çektirmenin manası ne? Adam senin için neler neler yapmış..
Kısacası Ray benim içime işledi. Özellikle o son sahnede... Ağladım be ben bu adam için... Neyse spoiler vermeyeyim.

Bir de Ani var. Güçlü biri gibi görünse de içinde kırıkları olan karakter. Bıçakla yaptığı o artistik hareketler hala daha aklımda dönüyor. Yalnız biri, aynı Ray gibi... İlişkilerini de pek yürütemiyor. Tam bir aşk özürlüsü anlayacağınız. Son bölümde buluyor aşkı ama. Bakın spoiler vermemek için zor tutuyorum ama sanırım söyleyeceğim... Okumak istemezsiniz okumayın atlayın diyeceğim de, okuyun ya ne olacak?

Ani ve Ray sevgili oluyor!!!

Neyse zaten çok ayrıntı vermemiştim. Bir tanecik spoilerden bir şey olmaz. Siz zaten izledikçe tahmin edebileceksiniz neler olacağını. Yalnız daha önce de uyardığım gibi dikkatli izleyin ve bölümlerin arasında çok süre koymayın. Sekiz bölüm hemen biter...

Üçüncü sezon onayını almadı daha ama bence üçüncü sezon da olacak. Bu kadar ödül aldı, iki sezon izleyiciye yet-mez! Şimdiden merak ediyorum üçüncü sezonun oyuncu kadrosunu. Colin Farrell ve Matthew McConaughey oynamışsa ilk iki sezonda, üçüncü için Brad Pitt zor aklar bizi...

Bu kadar konuştuğum yeter de artar bile... Siz dizi hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı okuyacağım... Yağmurlu günlerde, dizi gibi anlar yaşamanız dileğiyle....

-Karamsarpollyana-




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder