Herkesin zamanı vardır.
Birçok kez o harika, süper faydalı kişisel gelişim kitaplarında veyahut "latte" tarzı içerik üreten İnstagram profillerinde (bu ikisi bence aynı samimiyetsizlikte fakat o ayrı bir konu) karşımıza çıkan, öğütvari bir cümleç Kısacası "kimseye özenme" "elalemin malında gözün kalmasın" anlamı taşıdığı bile söylenebilir hafif zorlarsak...
Ben de bu cümleyi düşünüyorum işte son zamanlarda.
Hayatta yapmak istediklerimizi, planlarımızı elbette başkaların akıştaki hızına bağlı olarak ayarlamak olanaksız. Hatta yarış yapmaktan başka bir şey değil.
Kimisine göre bu "Bak bilmem kaç yaşında 2 çocuk annesi sen daha evlenemedin.", kimisine göre "yaşıtların 105 ülke gezdi sen yerinde sayıyorsun."
İnsan önünde yapacak çok şeyi varken ya da aslında onca şeyi yapabilmek için zamana ihtiyacı olduğu sıralarda çok düşünüyor bunları... Diğerlerinin, özellikle yaşıtlarının yürümekte olduğu yollarla şu an bulunduğu noktayı ister istemez, adeta bir refleks gibi, karşılaştırmaya başlıyor.
Mesela, lise sonda sınava beraber hazırlandığım bir kız vardı. Yan sınıftaydı, çok muhabbetimiz olmasa da tanıdıktı işte... Evlenmiş, güzel bir hastaneye atanmış, gördüğüm kadarıyla tatlı bir evi var. Kocasını çok seviyor, ki sürekli onu paylaşıp aşkını ilan ediyor. Zamanında tıp kazanmak istiyordu fakat hemşireliği de pek seviyor gibi. Anlayacağınız, iş-eş-ev-yer gibi hayatta başarılı olunabilecek (burası da tartışılır ama şu an ben böyle düşünmek istiyorum) her noktada dengeyi sağlayabilmiş biri ile aynı yaşta olmamız benim üzülmem için bir sebep.
Bu kıskançlık ya da göz kalması olarak anlaşılmasın. Gıpta etmek gibi bakalım duruma.
Yani, benim daha okullarım bitmedi. (bu hafta çifte mezuniyet var da mezun olmanın hayatımda çığır açtığı söylenilemez). Evlilik işi nasıl çözülecek; fikrim yok. İş konusuna değinmek bile istemiyorum.
İnsan en sonunda benim zamanım ne zaman gelecek diye isyan etmemek için zor tutuyor kendini. Ben dengemi ne zaman kuracağım?
Buradan çıkarmayı amaçladığım sonuç şu: Hayat çok ilginç bir şey. Geçen seneki ben ile bu anda dönüştüğüm kişi birbirine yabancı. Başkalarının penceresinden çok yol almış gibi görünüyor olabilirim lakin insan kendi incecik çizgisinde "zamanı gelme" kaygısı ile öylesine baş başa ki falancanın yaptığından yapsam hayatım nasıl olurdu, daha çok şey başarmış olur muydum, gibi düşüncelerle yüzleşmeden duramıyor.
Bu arada, Gece Yarısı Kütüphanesi isimli kitabı okudunuz mu? Alakasız bir soru gibi gelecek ama kitabı okuyanlar beni anladı.
Doğru zamanda doğru yerde olmak dileğiyle...
Sayın blog sahibi sizin liseden arkadaşınızım ve hala bu blogta yazı yayımlamanıza şaşırdım heşal olsun tebrikler gerçekten shshshjwjsjw
YanıtlaSil