10 Temmuz 2019 Çarşamba

2019 Yaz Kitaplarım 1: Canım Aliye, Ruhum Filiz

   Selamlar. Yine ben. 2016 ve 2017 yaz ayları boyunca okuduğum ne kitap varsa bloga yazmıştım. Geçen yaz teknik sorunlardan dolayı (kendimce iş hayatına atılmıştım) vakit sıkıntısı çekiyordum. Bu sebepten geçen yaz hem pek az kitap okumuştum hem de buraya yazacak enerjiye sahip değildim. Fakat bu sene... Yazı dizisine şak diye yazın tam ortasında başlamış olsam da (bunun sebebi tamamen üşengeçliğim) istikrarla ekime kadar okuduklarımdan size bahsetmek istiyorum.
   Açılışı da Sabahattin Ali ile yapalım da şanımıza yakışsın, değil mi?

  Bazı yazarlar var, yazdıklarını her okuyuşumda içimden "Keşke yaşasaymış da şöyle karşılıklı oturup bir çay içme fırsatımız olsaymış." diyorum. Sabahattin Ali de şüphesiz ki benim için "o" yazarlardan biridir. Kürk Mantolu Madonna sayesinde olan tanışıklığım İçimizdeki Şeytan'ı okuduktan sonra hayranlık boyutuna ulaşmıştı zaten. Fakat ona bir de baba ve eş gözüyle bakabilmek benim için apayrı bir deneyim oldu diyebilirim. Evet, bu kitap sayesinde onun yazar kimliğinin dışında nasıl biri olduğunu görüyoruz çünkü Canım Aliye, Ruhum Filiz, Sabahattin Ali'nin eşi ve kızına yazdığı mektuplardan oluşan bir yapıt.
  Şahsi kanaatimce kitabın başında yer alan mektupları okumak beni sonlardakilerden daha mutlu etti. Çünkü Sabahattin Ali, Aliye Hanım'a olan o derin sevgisini uzun uzun cümlelerle olabilecek en iyi şekilde anlatmış. Böyle romantik şeyler beni aşırı sevindirir arkadaşlar. Nişanlılık dönemi bitince mektuplar bir nebze daha edebi yazılardan uzaklaşıp hayat koşuşturmacasına yenik düşmüş.
  Sabahattin Ali de olsa erkek erkektir, elde ettiği kesinleşince odunlaşır. Henüz deneyimlememiş olanlara bu mektuplar kısa yoldan örnek olur herhalde.

  Aslında bu yazın ilk kitabıyla ilgili söyleyecek başka sözüm yok. Sürekli Sabahattin Ali övücülüğü yapıp duracağım mecburen. Kendisini erkenden yitirdiğimiz bir değer olarak gördüğümden biraz daha hassas yaklaşıyorum da eserlerine. Ne diyelim, nur içinde yatsın.
  Ve bir de not bırakmak isterim: Sabahattin Ali okumadıysanız, okumak istiyorsanız rica ediyorum dandik yayınevlerinin baskılarını okumayın canlarım. Önerim YKY'dir.

  Gelenektendir, yazının sonuna birkaç alıntı bırakıp yavaştan sıradaki yazıya doğru yol alayım bari.
"Gözlerimi kapadığım zaman senin halini görüyorum, diyorsun. Ah Aliye ben gözlerim açıkken bile hep seni görüyorum." 
"Sen herhangi bir şeye üzülürsen seni kollarımın arasında avutacağım. Eğer gözlerinden bir damla yaş gelirse onu, güzel gözlerini sıcak dudaklarımla öperek kurutacağım." 
"Ben zaten kızdığımı nadiren belli ederim. Teesürümü de hiç göstermem. Herkes keyfi yerinde, daima gülen biri sanır. İşte bunun için yazılarım çok dertlidir." 
"İnsan alıştığı, güzel bulduğu, kendine yakın bulduğu yerlerden ayrılırken sanki vücudunun bir kısmını orada bırakıyormuş gibi üzülür." 
""Mektubunu aldım. 'Ben fena kız değilim, senin meyus olamayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!' diyorsun Aliye, bana böyle şeyler yazma… Sonra ben sana deli gibi âşık olurum. Mektubundaki 'Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm' cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim…" 
"Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku... Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir."

Böyle güzel mektupları hep okuyabilmek dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder