12 Nisan 2016 Salı

Çaput Bağlama Yazısı

Merhabalar, merhabalar.
Bu güzel nisan gününde odama kapandım yine size sesleniyorum. Yoğun bir hafta geçiriyorum. Umarım sizin haftanız benimkinden bin kat daha güzel geçiyordur. Umarım.
Kötü günler geçirirken her zaman iyi günlerimi ve beni bekleyen güzellikleri düşünür kendimi avuturum. Sonuçta her sağanağın sonunda güneş doğuyor, hatta bazen gök kuşağı bile çıkabiliyor, değil mi?
Ama iyi şeylerin nasıl olsa olacağını düşünerek geleceğe bel bağlamak da biraz yanlış. Biraz akışına bırakırken biraz da akıntının yönünü değiştirecek hamleler yapmak lazım.
Hatırlarsınız ki; her şeyin düşünmekle ilgili olduğunu yazmıştım daha önce. Başarıyı düşünerek kendimizi motive etmenin bize iyi geleceğinden bahsetmiştim.(Eğer bu yazıyı hatırlamıyorsanız sayfada aşağı inerek ne yazdığımı gözden geçirebilirsiniz, yazının başlığı "Hayalet"...) İşte bu düşüncemden yola çıkarak siz umut sahibi insanlara özel,  biraz devam niteliğinde ikinci bir yazı yazıyorum şu an:

Çaput Bağlama Yazısı

Ben çok çabuk heyecanlanan ve stres yapan biriyim. Bu huyum şu kısacık ömrüm boyunca hep sorun olarak kaldı bir köşede. Belki de başarısızlıklarımın büyük çoğunluğu bir türlü kurtulamadığım bu 'hayaletlerim' yüzünden.
Benim bu huyumdan haberdar olan bir öğretmenim bana güzel bir tavsiyede bulunmuştu bundan birkaç yıl önce. Hiç unutmuyorum. Yanına çağırmıştı da söylemişti. "Yaz." demişti. "Aklından geçenleri, korkularını yaz. Kimseye de okutma yırtıp at."
Şu ana kadar kimseye anlatamayacağım çoğu şeyin üstesinden hep böyle geldim. Yazdım, yırttım ve attım.

Fakat bugünlerde, kötü şeyleri yazıyorum da neden yakın gelecek için kurduğum hayalleri yazmıyorum diye kendime soruyorum. Yazsam yırtıp atmaya kıyamayacağımı da biliyorum. Baktım yazacağım kendime engel olamıyorum, en iyisi bloga yazayım, gelen geçen okusun azıcık dua etsinler "İnş olur, inş olur." diye düşündüm.
Ayrıca belki bu yazı şu anneannelerimiz, babaannelerimizin çaput bağladığı dilek ağacı görevini görür de bir kaç okuyucum aşağı isteklerinden bahseder, içini döker...


Nisandan İsteklerim:
   Tek damla göz yaşı dökmek, oflamak, göz devirmek zorunda bırakılmak istemiyorum. Özellikle yalnız başıma kaldığımda kulaklıklarımda üzgün bir şarkı düşüncelerimin arasında kaybolup başka dünyaya göçmek is-te-mi-yor-um.
   Öğretmenlerden herhangi birinin gözümden düşmesini de istemiyorum. E hep biz öğrenciler gözden düşmüyoruz tabii, değil mi? Bazen sevdiğim bir öğretmen derste ya da teneffüste yaptığı bir hareketle saygıdeğer öğrenci olan benim gözümden düşebiliyor. Sonra gel de ders dinle! Koca kırk dakika saniyeleri sayıyorum öyle olduğu zaman. Öğretmenin yüzünü görmeye katlanamıyorum. Bir de üstüne üstlük, doğal olarak sınavdan da düşük not alıyorum.
   Sonra, efendime söyleyeyim, şu siyah straplez elbiseyi istiyorum. (asdfghjkl)
   Büyük bir sürpriz olsa fena olmazdı. Şu ömrüm boyunca hiç doğru düzgün sürpriz yapılmadı bana. Ya sürprizi anladım ya da beğenmedim de beğenmiş gibi yaptım. Çoğu zaman da sürpriz beklerken kuru laf aldım, kanadımı kırdılar.
   Yıldızları izlemek istiyorum. Doya doya hem de. Yanında da, gülümseyip, saçma sapan hayaller kurmak istiyorum omzuna yaslandığım yoldaşımla.
  Bir de şu koca kafamı toplayıp ders çalışabilsem çok harika olur.
  Son olarak da kahkaha istiyorum, kucak dolusu kahkaha...

Küçük dünyamın, küçük istekleri bu kadar işte. Bir daha ki ay yine yazarım belki bu yazının aynısından. Söz vermeyeyim ama...

Elleri ellerinize karışan bir 'O' olması dileğiyle..

















1 yorum:

  1. İnş olur,inş olur nisandan istediklerin♥♥♥
    inş olur tek istediğim...

    YanıtlaSil