21. yüzyıla geldik, neredeyse ışınlanmayı keşfedeceğiz, hala aptal aptal ortalıkta dolaşan yobaz insan bozmalarıyla dolu bir toplulukta yaşamaya çalışıyoruz, ne bu şimdi? Yok efendim, kadın erkeği ne derse onu giyer, yok efendim kadın garsona sipariş veremez, kahkaha atamaz, otobüste şort giyemez... Tüm bu yasaklara boyun eğmekten zevk alan hastalıklı hemcinslerime diyecek sözüm yok elbette. Ama kendi ayaklarının üzerinde duran, istediğini giyen, istediği yerde gülen kadınlara da "Bu kötü kadın!" gözüyle bakan, beyninin yüzde yüzü samandan oluşan canlıların da diyecek sözü olmamalı artık. Olamaz! Onlara ne benim şeklimden şukulumdan?
29 Ekim 2016 Cumartesi
Kankaların En Kuşu
21. yüzyıla geldik, neredeyse ışınlanmayı keşfedeceğiz, hala aptal aptal ortalıkta dolaşan yobaz insan bozmalarıyla dolu bir toplulukta yaşamaya çalışıyoruz, ne bu şimdi? Yok efendim, kadın erkeği ne derse onu giyer, yok efendim kadın garsona sipariş veremez, kahkaha atamaz, otobüste şort giyemez... Tüm bu yasaklara boyun eğmekten zevk alan hastalıklı hemcinslerime diyecek sözüm yok elbette. Ama kendi ayaklarının üzerinde duran, istediğini giyen, istediği yerde gülen kadınlara da "Bu kötü kadın!" gözüyle bakan, beyninin yüzde yüzü samandan oluşan canlıların da diyecek sözü olmamalı artık. Olamaz! Onlara ne benim şeklimden şukulumdan?
21 Ekim 2016 Cuma
Bella'nın Edward'la Tanıştığı Yaştayım
Uyarı!: Bu yazıda yazacaklarım hiç kimseyi, hiçbir şekilde ilgilendirmese de canım yazmak istedi. Yani okuduktan sonra "İyi de bunlardan bize ne?" triplerine girecekler varsa aranızda, sağ üstteki çarpı tuşuna basarak blogumu derhal terk edebilir.
Takıntılı bir ergen olduğum zamanlar, Alacakaranlık filmini o kadar çok severdim ki lisede benim de başıma öyle aksiyonlar, en azından ımdb'den 8.0'ı kurtarabilecek extrem olaylar gelecek sanırdım. Ama Bella'nın Edward'la tanıştığı yaşa gireceğim gün anlıyorum ki başıma gelen en büyük şey sanırım üniversite sınavı olacak. Ne üzücü ne berbat bir hayat değil mi?

Geçen sene doğum günümü ağlayarak geçirmiştim, biraz içim buruktu. Bu sene de aynısı olacağından o kadar eminim ki yarının üzerinden zıplayıp ertesi güne geçmek istiyorum diyebilirim. Bir yandan da herkesler doğum günüsümü kutlasın, bana sevgi mesajları atsın filan istiyorum. Hastalıklı ruhum en memnuniyetsiz, en kararsız mevsimini yaşıyor şu sırada, cümlelerimden bunu rahatça çıkarabilirsiniz.
14 Ekim 2016 Cuma
Westworld Bölüm 2

Başlamadan önce, ilk bölüm hakkındaki yorum yazımı okumanızı tavsiye ederim. Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Dizinin konusu vs. her şeycikler yazıyor.
Elbette ki ikinci bölüm ilk bölümden trilyon kat daha muhteşemdi. Böyle düşünmemin en büyük sebebi Ben Barnes'ı sonunda görebilmiş olmam. Adamın hastasıyız. O bakışlar filan olay. Karakteri ayrı bir olay olmuş.
Şöyle ki, Ben Barnes'ın canlandırdığı Logan zevk düşkünü, ayrıca Westworld'ün yapay bir dünya olduğunun fazlasıyla farkında. Normal, alelade bir insan oynasa Logan'ı, tiksinerek izlerdim. Ama bir insana kaka, pis, kötü, şımarık insan rolü oynamak ancak bu kadar yakışır. Vallahi cuk oturmuş. Burdan future husbandımı tebrikler ediyorum.
3 Ekim 2016 Pazartesi
Westworld Bölüm 1

Bir önceki yazıda, Westworld için bölüm bölüm inceleme yazacağımı zaten söylemiştim. İşte nasip kısmet, izlediğim gün sizin karşınızdayım.
Aranızda belki dizinin konusunu bilmeyenler vardır diye biraz ön bilgi geçmek istiyorum. Dizi bir eğlence parkının içinde olan karmaşalar bütününü anlatıyor. Western temalı bu park ziyaretçilerine bambaşka dünya, atılabilecekleri kovboy maceralarını, kendilerini gerçek dünyalarında sanan robotlar sayesinde sunuyor. Fakat yaratıcıları olan Doktor Ford'un güncellemesinin ardından robotlar bozulmaya, hatta ve hatta silinen geçmişlerini hatırlamaya başlıyorlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)