Balkonda oturup, aklımı okuduğum kitaba vermeye çalışırken;
artık kendimi kendime getirmek gerektiğini fark edip bir anda yine kendimi,
kitaplığın önünde dikilmiş yine o tanıdık sözleri okurken buldum:
“Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle,
Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi
kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın,
dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik
verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben
bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi
otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru
gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli insandan başka her şey
olduğumu duyuyorum.” Sonrasında araya birkaç satır giriyor ama yazı şöyle devam
ediyor:
“ Alışılagelmiş ilişkilere karşı çıktığın an, insanı
yadırgıyorlar. Toplumdışı bırakmak için tüm çabalarını harcıyorlar. Toplum
dedikleri kitlenin bir aradaki dayanılmaz yabancılaşmasını sanki kimse
algılamıyor. Aklımı elinizden kurtardım. Geçti. Ben gökyüzümün altında, topraklarımın
üzerinde olacağım. Toprakların dümdüz ve sonsuz ufku boyunca sürekli gideceğim.”