16 Haziran 2020 Salı

Elalem İçin!


 Balkonda oturup, aklımı okuduğum kitaba vermeye çalışırken; artık kendimi kendime getirmek gerektiğini fark edip bir anda yine kendimi, kitaplığın önünde dikilmiş yine o tanıdık sözleri okurken buldum:
“Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle, Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.” Sonrasında araya birkaç satır giriyor ama yazı şöyle devam ediyor:
“ Alışılagelmiş ilişkilere karşı çıktığın an, insanı yadırgıyorlar. Toplumdışı bırakmak için tüm çabalarını harcıyorlar. Toplum dedikleri kitlenin bir aradaki dayanılmaz yabancılaşmasını sanki kimse algılamıyor. Aklımı elinizden kurtardım. Geçti. Ben gökyüzümün altında, topraklarımın üzerinde olacağım. Toprakların dümdüz ve sonsuz ufku boyunca sürekli gideceğim.”

15 Haziran 2020 Pazartesi

Karantina Günlükleri #5: Son Yazı



Yani umarım bir daha karantina görmeyiz de bu son olur. Aslında son bir aydır, ufak ufak dışarı çıkıyoruz ve normalleşme sürecindeyiz. Bu sebepten karantina yazılarını çoktan bitirmem gerekirdi fakat, bir türlü yazmak gelmedi içimden.
  Bugün de son yazıyı yazarken, normalde yaptığım gibi film, dizi vesaire önermenin yanı sıra bu yaklaşık üç aylık evde kalma sürecinin bizi, daha doğrusu beni nasıl etkilediğinden bahsetmeyi düşünüyorum. Böylece hem sizle muhabbet ediyormuşuz gibi olur.

  Şöyle baştan aşağı evde durduğum sürece baktığımda, her şeyden şikayet eden biri olduğum için süreç boyunca asık surat dolaştım evde. Hep sövecek bir şeyler buldum. İçten içe gittim sosyal medyadaki salak şeylere yükseldim falan filan. Ama şimdi tüm o ölümleri, insanların çektiği acıları ve bu hastalığın ta kendisini saymazsak (nasıl mümkün olursa artık bu saymamazlık) kendi kendime kalabilmekte ustalaştım diyebiliriz.
  Bu ustalaşma büyük gelişme arkadaşlar, şaka yapmıyorum. Haftalarca kimsenin arayıp sormadığı oldu. Ya da sadece bir şey sormak için aradılar. Kendi kendimi de, kimseye ihtiyaç duymaksızın paşalar gibi eğlendirdim ben de. Zaten böyle bir kabiliyetim vardı lakin hiç bu kadar uzun süre bunu yapmak zorunda kalmamıştım.