26 Eylül 2019 Perşembe

(deprem)

İlgili resim O kadar duygusuzum ki... Arada espri yapmak için deriz ya: "Hayattan soğudum." ben bu cümleyi iliklerime kadar hissediyorum. Ne gelmişler var aklımda, ne de gitmişler. Gece yarısı yaptığım kahvem bile tat vermiyor. Hoş sohbetler boş artık. Gülmüyorum. Gülsem de içten olmuyor.
 Sanki önceden içimde başka bir varlık yaşardı. Ayaklarını bastığı toprağın dokusunu hissederek adımlardı bu yolu. Benimle konuşur, öğütler verirdi. Sustu. Sanıyorum dün gece gün olurken saat beş civarı, pencerenin önüne sandalye çekmiş boş sokağı izlerken o varlık terk etti beni. İnsanları kırmaktan korkmama sebep olan şey beni dımdızlak ortada bıraktı.
  Savurganım. Sevgimi de ilgisizliğimi de anlık niyetlere savuruyorum. Kısa vadeleri sevinçler arıyor yalnız kalmış ben. Aradığını buluyor da. Ne yazık ki.
  Neden böyle? Ben bu farkındalığa niçin sadece bir günde ulaştım? Yaptığım önemsiz şeyler bile, varlığımı kaybettiğim için olacak ki, ağır geliyor; hayali dostumla paylaşamıyorum. Korkuyorum, korkmuyorum da. Ortalarda bir yerlerde, savururken savruluyorum sanki. Canı çekildi benliğimin, canımsızlıkla.
  Kayboldum galiba. Bulunmayı bekliyorum. "Yapıştırsam da  parçalarını hayatımın/ Su sızdırıyordu çatlaklarından." Kırılmışlığım daha yeni olduğundan mı bilmem, su sızıyor çatlaklarımdan. Korkuyorum kendimden. Bu halimi tanıyorum, kaybolmuşluğumu, savurganlığımı, bitikliğimi biliyorum. Kendi kendime, bir benliğimde, açtığım bir savaş bu. Hiç sağ çıkamadım bundan. Hep öldüm vicdan azabından.

25 Eylül 2019 Çarşamba

Ben Senden Özür Beklerdim

İlgili resim25.09.19
"Sana ne demek isterdim biliyor musun, bu asla gönderemediğim. mesajımda? Yalanlarını öğrendiğimi. Birkaç gün geç de kalsam, öğrendiğimi haykırmak isterdim. Sadece üç gün geç kalmış bu haberi bir pazar sabahı, kafa dağıtmak için gittiğim yabancı bir evde aldığımı, ondan önceki gece de arkadaşlarım uyurken gece kalkıp bütün evi ağlayarak turladığımı, silemediğim mesajları yüzlerce kez okuyup ses kayıtlarını dinlerken uyuyakaldığımı belirtmeliyim. Sonra bir şok etkisi yarattı güneş. Meğer son bir yıl koca bir yalandan ibaretmiş. Meğer benim her şeye bu kadar mülayim yaklaşmama neden olan şey yalanmış. Hepsi olmasa da büyük bir kısmı yalanmış. Ben masum bir insana, sırf sen zararlı çıktın, bu duruma gelmene neden oldu diye kin tutmuşum. Aldatmak sadece başka birilerinin araya girmesi değildir. Aldatmak karşındakinin duygularını incitmektir. Bir kez daha incindim.
   Yine de hikayenin hepsini öğrenmek isterdim. Mantıklı bir açıklaması olmalı çünkü değil mi? Ne yazık ki ben gerçeklere nasıl ulaştığımı anlatamayacak kadar yorgun ve öfkeliyim. Ve söz verdim. Hiç tanımadığım, hayatım boyunca hiç görmediğim birine beni aydınlatması karşılığında elimdeki hiçbir delili sana sunmayacağıma söz verdim.
Aklım almıyor. Yaşadıklarımız aklıma geliyor, araba aklıma geliyor, mavi sandalyeler aklıma geliyor, manzaralar aklıma geliyor, parklar, sarılışlar, gülüşler, deniz, güller, filmler... Hepsi öğrendiğim şeyle gölgeleniyor.
Gerçekleşmesi imkansıza yakın bir ihtimal var seni yalancı çıkarmayan. O da benim bu dünya üzerindeki adaleti sorgulamama neden oluyor.
 Karışığım. Bana, geride düğüm düğüm olmuş bir yumak ip bıraktın sanki. Oturuyorum onu açmaya çalışıyorum. Ondan işe yarar bir şeyler yapmak, belki de bir atkı örmek istiyorum. Ama bir santimini bile kurtaramıyorum. Evirip çeviriyorum sadece. Sense çoktan örgü kazağını geçirmişsin sırtına. Ben geride kalan her şeyle, tek başıma uğraştığımla kalıyorum.
  Sinirliyim. Hiçbir şeyi ruhun duymuyor. Hiçbir şey seni bulmuyor. Belki de benim ışıklarım bangır bangır yanmış, alarm verirken; senin için günden güne solup can veriyor; bilemiyorum. Sadece yok olmuş olmam canımı yakıyor. Ya da ben devam edebilmek için çırpınıyorken senin hızlıca yol almana darılıyorum.
 Böyle büyük bir gerçekle nasıl yok olabiliyorum ben senin için? Yok, hayır. Sormayacağım bunu. Gerek yok. 

  Her şeye, her şeye öfkeliyim. Seninle ilgili her şeyden nefret ediyorum. Bunu nasıl başardın sevgilim? Yüzünü görsem, o önceden şefkatle öptüğüm yanaklarını tokatlayacağım. Yok, hayır. Bunu da yapmayacağım. Artık senin için attığım tek bir adıma bile yazık diyorum. Değmez.
 Herkes beni kutladı. Kurtuldun, senin adına en hayırlısı bu, çok mutluyuz... gibi gibi şeyler söylediler. Seni hiç bilmeyen bu insanların bile gözleri en başından beri seninle alakalı bu kadar açıkken, ben kendime nasıl yazık edebildim acaba? Nasıl kandım sana, nasıl bu kadar aptal olabildim?
 Yer değiştirme diye bir terim vardır fizikte. Araba döner dolaşır yine aynı yere gelir. Hesaplarken hiç hareket etmedi sayarız. Hiç yol almadı gibi 0 sayarız yer değiştirmeyi. Ben de başladığımız güne döndüm şimdi. Her şey gözümde 0 kaldı. Zaten aynı yerdeyim, fiziken değil fakat düşüncelerim aynı yerde. Her şeyi yeniden başlatan o mesajda ne düşünüyorsam seninle ilgili zihnimde yine aynı sözcükler var.
  Bir sabah uyanacağım ve o sözcükler de sus olacak. 

  Ben aileme, en yakın arkadaşlarıma rezil oldum sayende. O da ayrı bir kırgınlık. Onu da anlatmayacağım, o da bende kalacak. Zaten ne önemi var ki?

  Kendine iyi bak demiştin en son. Ben senden özür beklerdim.
" 


Umarım yazıya devam edecek kadar yüreklisindir. 



14 Eylül 2019 Cumartesi

Yazın Favori 5 Şarkısı 2019

  Selamlar olsun tüm okuyucularıma. Bugün sanki yaz sezonu ile ilgili her şeyi bitirmeye yemin etmiş gibi yazıyorum. İki sene üst üste, kendimce favori 5 şarkı belirlemişim... Üçüncü sene için buradayım. Bazen oturup düşünüyorum, ne boş beleş işlerle uğraşıyorsun, diye. Sonra da eski yazdıklarımı filan okuyunca mutlu oluyorum, diyorum ki; kendimi mutlu edebildiysem uğraşım boş değildir. İki sene önce neler dinlemişim, neler okumuşum görmek hoşuma gidiyor.
 
   Bu sene Türk müziğinde kaybolmuşuz. Ne dinlediysek o... Listede çeşitlilik olacak diye dinlemediğim bir şeyi ekleyecek değilim. Geçen sene sırf bu yüzden İdo Tatlıses şarkısı koymuşum, zevkime tüküreyim. Hepsi olmasa da en az geçen seneki kadar varoş şarkılar mevcut listede... (Kendi dinlediklerime varoş mu dedim az önce ben?) Yine de hiç melankoli yok. Eğlenceli bir yaz yaşadık galiba fark etmeden.
 
2018 şarkıları için buraya, 2017 şarkıları için buraya tıklayıp göz attıysanız, yeni şarkılara geçebiliriz.
 

2019 Yaz Kitaplarım 5: Kızılgerdan

Her sene bir tane Harry Hole polisiyesi okumadan yazı bitiremiyorum. Ne yapayım, kavurucu güneşin altında Norveç soğuğunda katil kim diye kafa yormak benim en sevdiğim aktivitelerden biriyse? Hele bir de İkinci Dünya Savaşı'ndan kesitler de içeriyorsa kitap... Tadından okunmaz :)

Harry benim kurgusal dünyada en sevdiğim polis karakteri olabilir. Ahmet Ümit okuyanlar bilir, bizim Komiser Nevzat'tan bile daha çok seviyorum kendisini. Zekası, arada bir yerin dibine batıp çıkması, yaptığı saçma hatalar... Bana çok gerçekçi geliyor. Yani okurken "Ulan böyle şey de sadece kitaplarda olur." demiyorum.
 Bu sebepten de Jo Nesbo'yu kutlamak lazım. İnanılmaz derecede sürükleyici bir kalemi var.

 Gelelim serinin üçüncü kitabının konusuna. Harry yine yaptığı bir hatadan dolayı, hataya sebep olanların suçu örtülsün diye mecburen terfi ettirilip istihbarat teşkilatında müfettiş oluyor. Sonra da kendini en son İkinci Dünya Savaşı zamanında kullanılan, ağır ve aşırı tehlikeli olan bir silahı araştırırken buluyor. Silah ülkeye yasa dışı yollardan sokulduğu için olaylar büyüyor da büyüyor.
  Her zaman olduğu gibi kitabı bir Harry'nin yanından bir de anonim katilimizin yanından okuyoruz. Bu seride sevdiğim bir diğer özellik de bu. Size katilin gözünden de olaylara bakma şansı veriyor.