26 Aralık 2015 Cumartesi

Dost musun Rakip mi?

Ben istemeden, beni rakip seçen insanları da hiç sevmiyorum gerçekten. Yani seviyorsam da böyle yaparak onlara karşı sevgimi inatla azaltıyorlar. Bir insan neden gereksiz kendini gerer ki? Neden daha iyi olmak gibi bir gayesi olmayan birini zorla rekabete sürükler ki? Yok kardeşim, istemiyorum Allah Allaaah. Herkesin becerisi kendine.

İlkokulda da vardı böyle bir tip. Yazılı yapardı öğretmen. O benden yüksek aldığında bütün gün bir şey demez, akşam çıkış zili çaldığında kendi annesinden önce benim annemin yanına gider notumu söylerdi köpek. Küçüğüm bir de hani daha içimde kin tutmak filan yok. Kızın art niyetli olduğunu bilmiyorum. Kendi kendime "Yüksek not aldığı için çok mutlu, herkesle paylaşmak istiyor." diyordum. Ama saf gerizekalıymışım. Sevincinden paylaşmak istese neden benim notumu da söylesin yemeyip içmeyip?

O kızdan kurtuldum, başka bir dert çıktı başıma. Aynısının bir büyük versiyonu ama bir doz daha kötü durum. O kızı da sevmiyorum fakat kız bir saniye yanımdan ayrılmıyor. Zorla benimle yakın arkadaş olmaya çalışıyor, alttan alttan da bak sende bu var ama bendeki daha güzel triplerine giriyor. Tövbesrafurullah ya. Kovamıyorum da. Gelene git demek gibi bir huyum yok. O da anlayışsız. Madem her dakika yanımdasın,  bari gıcık etme insafsız. Resmen psikolojimi bozuyordu. 

Hayatımın her aşamasında oldu bu garip tip insanlardan. Büyüdük olgunlaştık ama hala gereksiz rekabete giren insanlar var. Bir ara böyle can sıkıntısından bir şeyler çiziyorum. Dandik yani, çizimlerin kötü olduğunu anlamak içim ressam olmaya gerek yok. O zaman da çok güzel çizim yapan biri var sınıfta. Aramızda kötü değil, iyi anlaşıyoruz. Kız gördü beni çizerken. Kendi çizimleriyle hava atmaya benimkileri ezmeye başladı. Yok efendim neymiş o göz öyle değil, böyle çizilirmiş. Ben de biliyorum öyle çizildiğini ama benim güzel çizim yapmak gibi bir iddiam yok ki gerizekalı. Sen niye hemen benim hevesimi kırıyorsun?
 Sadece bu kadarla da bitmedi. Kız çizdiklerini filan göstermeye başladı beni bıktırdı artık. "Yeter tamam daha iyi çiziyorsun canım benim güzel arkadaşım." diye çemkirmemek için kendimi tuttuğum anları hatırlıyorum ben. Bir de böyle paçoz bir gülümsemesi vardı, dizilerdeki kötü kadın gülümsemesi tövbe tövbee. Benim dandik çizimlerime öyle gülerdi. Neyse attım kalemi bir tarafa, kızla da bir daha iyi anlaşamadım. 

Ama düşünsenize çizimlerimi öylesine değil de önemseyerek yaptığımı. Çizimlerimle bir yere gelmek istediğimi... O kız düşünmeden yaptığı saçma hareketleriyle hevesimi kırarak hayallerimi de kırmış olacaktı. Beni, belki de henüz geliştiremediğim  ama çok güzel bir gelecek kapısı olan yeteneğime karşı küstürecekti. 

Kısaca demek istediğim şey şu; Lütfen, bakın yalvarıyorum lütfen, kimseden daha iyi olduğunuzu iddia edip milleti de rekabete sürüklemeyin. Herkesin yeteneği kendine. Herkesin yaşam tarzı, zevkleri farklı. 

Bugünlük benden bu kadar. Dost gibi görünüp rakip olanlarla hiç karşılaşmamız dileğiyle...

-Karamsarpollyana-


12 Aralık 2015 Cumartesi

Ağrı Değil, Kaygı!

Keşke ağrı olsa. Bir ilaç alırsın geçer. Ama bu geri zekalı kaygı denen şey geçmiyor bir türlü. Yoksa yazacağım yok buraya. Elim gitmiyordu bir türlü klavyeye. Yazacak çok şeyim olmasına rağmen sözcükler birleşip bir bütün oluşturamıyor. Öylesine koptum, öylesine bezdim.
Hevesim kırıldı sanırım. Birisi bana "Bu basit, bu güzel değil, şunu beğenmedim." deyince yediremiyorum kendime. Sanki herkes her şeyimi beğenmek zorundaymış gibi hissediyorum. Biri bana öyle dediğinde, diğer tüm beğenenler beni kırmamak için yalan söylemiş gibi geliyor.
Neyse bu konu üzerinde daha sonra kafa yorabiliriz. Ben buraya "Kaygı" hakkında yazmaya geldim. Bu köşe o lanet duyguya ait.

Gelecek kaygımdan bahsetmiştim zaten. Okuyan bilir. Her güzel anımda aklıma geliyor diye mızmızlanmıştım. Şu sıralar da sinir stres içerisindeyim. Çünkü birilerine, bir şeyler için daha çok çalışacağıma söz verdim. O yük omuzlarıma binince de bir kısa devre filan yaptım, garip bir ruh hali içine girdim.
Baktım olmayacak, açtım canım TDK'yı baktım sözlük anlamına. Kaygı nedir? "Üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa."
Bana yetmedi, üzüntü sözcüğüne baktım bir de. "Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği,teesür."

Yaşadığımız hayatta, kime ne zaman, nerede, ne olacağı belli değil. Belki ben bu yazıyı tamamlayamadan öleceğim, ya da belki sen, son sözcüğü okuyamadan... Verdiğim sözü tutup tutamayacağım da belli değil.  Ama oturup olmasını istemediğim şey için yas tutacağıma, olmasını istediğim için çalışabilirim.
İstediğimi ter dökmeden, emek harcamadan elde edemeyeceğimin farkındayım. Ama elimden geleni yaptıktan sonra olmamasından korkuyorum. Beni mahveden şey bu kara düşünce bulutu. Sanırım daha önce de çok uğraştığım bir şeyin olmamasından kaynaklanıyor bu umutsuz bakış açım.

Bu sefer kararlıyım. Belki ilacım yok kaygıma sürecek. Paşa paşa gireceğim stresime. Ama en sonunda benim için en iyisi neyse o olacağına dair inancımı tam tutmaya çalışıyorum. Kötünün beni bulmayacağına ikna ediyorum kendimi. Kötü olsa bile her beladan kurtulduğum gibi bir şekilde kurtulacağımı tekrar ediyorum zihnimde.
Asla yüzde yüz rahat olmayacağım sorumluluklarım tükenmeden. Bunu bilmek de güzel bir şey. Sorumluluklarımın bilincinde olduğum için mutluyum en azından. Elimden geleni deneyebilme cesaretim olduğu için...

Siz siz olun, kaygınızı geçiştirmeyin. Kötü bir şey değil çünkü, ben bunu anladım. Hep söverim, sevmiyormuş gibi yaparım ama hissedebildiğim için minnettarım.
Son satırlarımı da babacan öğütlerimle doldurduğuma göre çalışmaya geçebilirim. Bana dua edin...

Gelecekte, verdiğiniz tüm sözlerin altından alnınızın akıyla kalkmanız dileğiyle...

-Karamsarpollyana-