Seçim gündemini
takip etmek varken yolunuz bir tık sayesinde bu bloga düştüyse, artık yazıyı
sonuna kadar okumakla yükümlüsünüz demektir. İstediğim kadar saçmalayabilirim.
Kafa dağıtırız.
Şehir koşuşturması, gündem heyecanı, kazalar,
belalar, psikolojik sıkıntılar, hastalıklar, sıcak hava… “Ay o beni seviyor mu?”,
“Aay şu bana neden yan baktı?”, “Ayyyy bu bana neden öyle söyledi ki?” gibi sorulardan; “Ya acaba şunu desem alınır mı?”, “Buraya
götürsem beğenir mi?”, “Şunu yapsam kaçar mı?” gibi sorulara… Her şey için bir “Dur!”
çekmenin vaktidir okuyucularım.
Size daha kaliteli bir gündem getirdim.
Arada bir aklıma takılan bir sorum var. Bazılarınızı şu yukarıda saydıklarımdan daha büyük sıkıntıya düşürecek bir soru bu: Şu yaşadıklarımızı hak ediyor muyuz?
Arada bir aklıma takılan bir sorum var. Bazılarınızı şu yukarıda saydıklarımdan daha büyük sıkıntıya düşürecek bir soru bu: Şu yaşadıklarımızı hak ediyor muyuz?
İlahi adalet denen
bir şeyin varlığını elbette sorgulamıyorum... Fakat cidden…